FEYAZGAN
  VII. BÖLÜM
 

-Bir işi de doğru düzgün yapamayacak mısınız siz?

 

-Efendim çocuğu Carol koruyor.

 

-Çocuğu kimin koruduğu umurumda değil.Size neden para ödüyorum ki ben.Yerlerini tespit ettiniz mi?

 

-Dün gece Tokyo uçağına binmişler efendim.

 

-Aklından ne geçiyor Carol? Seni orda bulamayacağımı mı sanıyorsun? Hey Max en iyi adamlarını topla Tokyo’ya uçuyoruz.Bu işi kendim halledeceğim.

 

-Anlaşıldı efendim.

 

 

-Hey biraz daha sos alabilir miyim?

 

-Tabi ki efendim.Hemen getiriyorum.

 

Carol bana bakıp gülüyordu ama ben onu görmezden geliyordum.Tamamen önümde ki makarnaya odaklanmıştım.

 

-Hey Carol buraya geldiğimiz çok iyi oldu.Özellikle de o senin saçma yemeğinden sonra.

 

-O saçma dediğin yemek beni savaşta kaç gün kurtardı biliyor musun ahmak?

 

-Şu an savaşta değiliz.Tokyo’dayız ve bu makarna harika.Bu arada bu şeyler bitince sana yemek yapayım izin verirsen.

 

-Yemek ve sen mi?

 

-Öyle durduğuma bakma.Lisedeyken kendi yemeğimi kendim yapardım,sonradan da biraz geliştirdim.Hem emin ol senden iyi yemek yapıyorum.

 

Carol garip garip bakmaya başladı.Sanırım beni kıskanıyordu.

 

-Sen beni korursun ben de senin yemeğini yaparım ha ne dersin?

 

-Çok komik ahmak.

 

Bu şakalaşmalar biraz olsun içinde bulunduğumuz o tehlikeli hayatı geride bırakmamı sağlıyordu.Bu durum birçok zaman can sıkıcı hale geliyordu.Tokyo gibi dünya şehri olan bir yerde kenar mahallede kalmak gibi ya da o kadar iyi mekanlar dururken kimsenin uğramadığı ve tek iyi yemeğin makarna olduğu bir restorant gibi.Makarnam bittikten sonra yenisini söyledim ve onu da yedim.Biliyordum ki birkaç gün evden çıkamayacaktım,aslında Carol getirirdi ama dışarıda olmak hoşuma gidiyordu.Evde kapana kısılmış bir fareden farkım yoktu.Çok fazla dikkat çekmemeye çalışıyordum.Ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum çünkü kenar mahallede ki tek Amerikalı bizlerdik sanırım.Mekandan kalkıp kaldığımız yere doğru yol olmaya başladık.Carol’la birkaç günden fazla geçirmiştim ve hayatımı birçok kez de kurtarmıştı.Onu hala tanımıyordum kendini bir sır gibi saklıyordu.Bende her geçen gün daha çok merak ediyordum.

 

-Hey Carol neden hiç kendinden bahsetmiyorsun?

 

-Sana bir şey anlatmak zorunda değilim.

 

-Evet zorundasın.Kaç gün geçirdiğim bir kadını tanımak istiyorum.Bu benim hakkım.

 

Carol arkasına döndü ve beni tuttuğu gibi bir duvara yasladı.Kızgın görünüyordu.

 

-Biz arkadaş değiliz.İşim seni korumak ve zamanı gelince ayrılacağız.O zaman geldiğinde bir daha beni görmeyeceksin.

 

Beni bıraktı ve tekrar yürümeye başladı.biraz önümden yürüyordu.Ben de kendi kendime mırıldanmaya başladım.

 

-Sana daha yemek yapacağım Bayan gizemli ve emin ol görüşeceğiz.

 

Kaldığımız eski apartmana gelmiştik.Burası üç katlı bir yerdi.İlk katında yaşlı bir teyze kalıyordu.Yalnızdı sanırım bir kedisi vardı onu bir keresinde görmüştüm.Biraz şişman sayılırdı,iyi besleniyor olmalıydı.İkinci katta kalanları geldi geleli görmemiştim.Boş olma ihtimali de vardı.Apartman o kadar eskiydi ki duvarlar dökülüyordu.Yatacağım odayı gördüğüm zaman çok korkmuştum.Tavan kafama düşecek diye.O kadar güvensiz hissediyordum ki sokakta yatmaya razıydım.Ama Carol buna izin vermezdi.Kapımda nöbet tutuyordu.Odadan sadece yemek ve tuvalet için çıkabiliyordum,bir hapishaneden farksızdı.

 

Odama girip kendimi yatağa bıraktım.Yayları eski olan bu yatakta uyumak zordu fakat alışmak zorundaydım.Kafamı yastığa koyup yarı yıkılmış tavana bakıyordum.Uzun uzun hayallere dalıp gitmiştim.Her seferinde kendimi evde hayal ediyordum.Favori olan koltuğumda oturup biramı yudumlarken buluyordum kendimi.Amerikan futbolunu izlemeyi çok severdim,vakit buldukça da sahaya gidip onları canlı izlerdim.Yırtıcı hayvanlardan farkları yoktu.İçimde ki o canavarı az da olsa beslemeleri hoşuma gidiyordu. Küçükken bir dönem aklımda futbolcu olmak vardı fakat babam asla izin vermedi.Bana her zaman aptal bir futbolcu olmayacağımı daha saygın işlerde çalışmamı istiyordu.Bende ona direnebildiğim kadar direnmiştim.Ama şu an geldiğim nokta ne onun istediği ne de benim hayalim olan bir hayattı.Kaçarak yaşıyordum belki de bu durum hiç düzelmeyecekti.Her zaman kaçak olarak yaşayacaktım,her zaman tetikte olmak zorundaydım.Ölüm etrafımda dans ederken rahat edemezdim.Silah kullanmayı da içten içe öğreniyordum,çok başarılı olmasam da hayatıma birkaç gün daha katıyordu.Bir keresinde atış yaparken istemeden lambayı vurmuştum,korkmuştum ama bu kısa sürmüştü.Carol silahı elimden alıp bana kız gibi ateş ettiğimi söylemişti.Bu söz beni yaralamadı ya da beni teşvik etmedi,çünkü hayatım boyunca elime silah almamıştım.Tabi ki iyi olmayacaktım.

 

Ben hiç fark etmeden birkaç saat hayallere dalıp gitmiştim.Ama benim hala uykum yoktu yatakta doğruldum ve tahtalarla kapalı olan pencereye yöneldim.İki tahta arasında ki o küçük açıklıktan dışarı bakmaya başladım.Bulunduğumuz sokak dar bir yerdi.Sokakta birkaç hayvan dışında kimse gözükmüyordu.Sokağın başında bir evsiz bulunurdu,sanırım o da insan olmayınca başka yere gitmiş olmalıydı.Pencereden uzaklaştım ve yatağa doğru ilerlemeye başladım.Tam adımımı atmıştım ki pencereden içeriye ışık süzüldü.Hemen pencereye koşup gözümü küçük aralığa dayadım.Birkaç araba apartmanın önünde durmuştu.Öndeki iki arabadan sekiz dokuz silahlı adam indi.Arkada ki siyah arabadan gözlüklü biri indi,karanlıktı adamın kim olduğunu tam olarak görememiştim.İki elimle tahtaları yavaşça ayırmaya başladım.Böylece daha iyi görebilirdim.Tahtalar biraz ayrılmıştı ki omzumdan biri beni çekti.

 

-Ne yapıyorsun ahmak?

 

-Aşağıda adamlar var.Onlara bakmaya çalışıyorum.

 

Carol eline silahını alıp küçük aralıktan aşağıya baktı.Hemen bana dönüp içeri girmemi ve çıkmamı söyledi.Gözlerinde endişe vardı.Sanırım bizi bulmuşlardı ve bu sefer daha kalabalık gelmişleri.Carol’ın Tokyo planı da böylece suya düşmüş oldu.Artık gerçekten ölü biri sayılırdım.

 

Hemen odaya geçip kapıyı kapattım.Belimde ki silahı çıkartıp kapıya yönelttim.İçinde on tane mermi vardı.Eğer şansım da yanımda olursa her  mermiyle bir kişi öldürebilirim diye umuyordum.Tetiği çektim,artık her şey için hazırdım.Ya bu gece ölecektim ya kendi hayatımı bir kez daha kurtaracak bu kaçak hayatıma bir gün daha koymuş olacaktım.

 

 

-Ne bekliyorsunuz? Saklandıkları yer burası değil mi?

 

-Evet efendim,en son burada görülmüşler.

 

-Gidin ve bana o çocuğu getirin.

 

Adamlar içeriye doğru harekete geçtiler.Jackson  arkalarından son kez bağırdı.

 

-Çocuk bana canlı lazım.

 

Asker giyinimli bu adamlar apartmana girdiler.İlk katta bulunan dairenin kapısını kırıp içeri girdiler.O dairede yaşayan yaşlı kadını hiç tereddüt etmeden vurdular.Silah sesleri benim bulunduğum odaya gayet net bir şekilde geliyordu.Bu adamlar bu gece hiç kimseyi canlı çıkartmayacaktı.Silahım hala kapıya doğru bakıyordu.Elim titriyordu,namlu bir yukarı bir aşağı oynuyordu.

 

İkinci kata çıkarken ki sesleri gürültülü bir şekilde geliyordu.Merdivenleri hızlı bir şekilde çıkıyorlardı.Kapımı aralayıp bir an dışarı baktım.Carol kapıya bomba yerleştirmişti.Karşı odanın kapısında makineli bir silahla bekliyordu.Bana sus işareti yapıp odaya girmemi söyledi.Bende onu dinledim ve odaya girip kapımı kapattım.Adamlar alt katta ki daireyi didik didik ediyorlardı.Eşyaları etrafa saçıyorlardı.Seslerinin hepsi üst kata geliyordu.Bir şey bulamamış olacaklar ki merdivenlere yöneldiler.Bir süre sesler kesildi ve birkaç basamaktan ayak sesleri geliyordu.Bir iki adım attıktan sonra bir bağırış sesi geldi.Sanırım merdivenleri çıkan adam aşağı yuvarlanmıştı.Carol’un merdiven basamaklarına yerleştirdiği çiviler işe yaramıştı.Adamlar kızmış olmalı ki bir anda yukarı doğru koşmaya başladılar.Sesler gittikçe artıyordu.Kapıya ulaşmış olmalılar ki sesler kesildi.Bu sefer de kapının kilidiyle oynuyorlardı.Bir süre zorladıktan sonra kapının aralanma sesi geldi.Ellerimin titremesi artmıştı.Çok korkuyordum,bütün kaçış yollarını düşünmüştüm.Bulunduğum oda da bir pencere vardı ama üçüncü kattan atlamak çokta mantıklı gelmiyordu.Ya da odanın kapısından çıkarak silahlı adamların ortasında kalmak.Şu anda ki tek şansım içeri giren her adamı vurmaktı.

 

Kapı iyice aralandı ve patlama sesi geldi.Kafamı duvara çarptım,elimde ki silahı yere düşürdüm.Hemen doğruldum ve silaha doğru yöneldim.Tekrar elime alıp kapıya yöneldim.İçeriden bağırış sesleri geliyordu.Odanın kapısı bombanın etkisiyler parçalanmıştı.Kapının önünde bağırsaklar ve daha birçok insan vücudunun parçası duruyordu.Dayanamadım ve bulunduğum yere kustum.Carol’un saçını gördüm içeride mücadele veriyordu.Ona yardım etmeli miydim? Bana içeride kalmamı söylemişti.Bir süre sonra duvara çarpan bir adam gördüm ve hemen ardından vücuduna birkaç kurşun yemişti.Sanırım Carol onu haklamıştı.Carol hepsini haklayacak gibi gözüküyordu üstüne biri daha çullanmıştı.O adamla uğraşırken başka biri kapıya yöneldi.Ellerim titriyordu,bu benim sıramdı.Yaşamak için onu öldürmeliydim.Silahı hızlıca kontrol edip kendimi hazırladım.Adamın kafasını görmüştüm ama ateş edemiyordum.Onu öldüremiyordum.Ellerimin titremesi arttı,ne yapacağımı bilmiyordum.Adam gittikçe ilerledi ve odaya girdi.Silahını üstüme doğrulttu.

 

-Silahını yere bırak.Seni öldürmeye gelmedik evlat

 

Ona güvenemezdim,ateş etmeliydim.Yaşamak için mücadele etmeliydim.Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.Odada bir silah sesi duyuldu.Vurulduğumu düşünüyordum ama öyle olmamıştı.Bir yaram yoktu acı da hissetmiyordum.Gözlerimi açtığım zamansa adam önümde yığılmıştı.Arkasında yerde Carol duruyordu,elinde ki silahı yere koydu.Karnında ki tişört kanla kaplanmıştı.Hemen ayağa kalkıp yanına koştum.

 

-Hey iyi misin?

 

Telaşlıydım,elimle yarasını kontrol ettim.Kurşun içine girmişti ve yaranın tedaviye ihtiyacı vardı.

 

-Seni kurtaracağım Carol.Sakın kendini bırakma seni kurtaracağım.Şunu al ve yarana bastır,kaldırma.

 

Ona bir bez parçası verdim ve kolundan tutup onu ayağa kaldırdım.Merdivenlere doğru yöneldik,yavaş yavaş yürüyorduk.Planım bir arabaya onu bindirip hastaneye götürmekti.Carol kanamasından dolayı yavaş yürüyordu ve bir kadına göre oldukça da ağırdı.Zorlanıyordum ama onu yaralı bir halde bırakamazdım.Ölebilirdi.Tam kapıdan çıkacaktık ki biri arkamdan kafama silah dayadı.

 

-Bir yere mi gidiyorsun Johhny?

 

Bu ses tanıdık geliyordu.

 

-Yavaşça arkanı dön.

 

Dediği gibi arkamı döndüm.Bana doğrultulmuş silahı tutan bay Jackson’du.Yanında da iki tane adamı vardı.

 

-Seni yakalamak kaç adamıma mal oldu biliyor musun?

 

Ona küstahça gülümsedim.

 

-Bak zamanım yok,o ölüyor ve onu kurtarmalıyım.

 

-O tercihini yaptı,ölümü hak ediyor.Bir paralı askere nasıl güvenirsin?

 

-Carol doğru olanı yaptı senin aksine.

 

-Bu kadar konuşma yeter.

 

Jackson’i adamlarına döndü.

 

-Johhny’i alın ve Amerika’ya teslimat bölgesine yollayın.

 

-Peki efendim. Ya kız onu vuralım mı?

 

-Hayır bana ihanet eden birinin bu kadar kolay ölmesini istemiyorum.Onu ileride ki su köprüsünden aşağı atın.

 

-Emrederseniz efendim.

 

Carol’u duvara yasladım.İçim öfke doluydu.

-Üzgünüm Carol.Seni kurtaramadım.

 

Elini bana uzatan askerin üstüne çullandım.Silahını yere düşürdü ona uzandım ateş edecekken gözlerim tekrar karardı ve kendimi bıraktım.

 

Tüfekle kafama vuran Jackson adamlarına tekrar döndü.Bu sefer kızgındı,hata istemiyordu.

 

-Şunu bağlayın,hemen yola çıkıyoruz.Carol’u da halledin.

 

Yerden kalkan adamına bir tekme attı,içinde ki öfkeyi ona çıkartmakta kararlıydı.

 

-Ve sen bir daha hata yaparsan o kurşunu kafana ben sıkarım.

 

-Peki efendim.

 

-Hadi ne bakıyorsunuz işe koyulun

 

Diye bağırdı Jackson… 

 
  Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol