FEYAZGAN
  VI.BÖLÜM
 

-Hey uyan artık.

 

Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda dikiliyordu.Bu sefer elinde bir silah yoktu,elimde bağlı değildi.Yavaşça doğruldum ve bulunduğum koltuğa oturdum.

 

-Hey iyi misin?

 

-Nasıl duruyorum oradan?

 

-Biraz yorgun.Kafana vurduğum için özür dilerim ama buna beni sen zorladın.

 

Kafamın arkasına dokundum.Elim gider gitmez acıyı hissetmeye başladım.Ona kızmıştım,hatta öldürmeyi bile düşünüyordum.Ama dediği gibi o haklıydı ondan kaçmak tam bir aptallıktı.Ben kimdim ki ondan kurtulabileceğimi düşünüyordum?

 

-Buraya geleli kaç gün oldu?

 

-İki gece geçti.

 

-Peki benimle ilgili bir hareketlilik var mı?

 

-Şehirde ki kuşlarımdan aldığım bazı bilgiler Jackson’un seni her yerde aradığı.Sanırım üstleri onu fazla sıkıştırıyor.Başında ki ödülü de arttırmış.

 

Kahkaha attım.Benim gibi bir adam ne kadar ediyordu ki?

 

-Ödül ne kadar?

 

-1 milyon dolar

 

Gözlerim bir süre kadının üstünde kaldı.Şaşkın şaşkın bakıyordum.Bir milyon mu? Benim fiyatım bu kadar yüksek miydi?

 

-Peki o parayı almayı düşünüyor musun?

 

Amacım onu denemekti.Ters psikoloji uygulayıp asıl niyetini öğrenmek istiyordum.

 

-Bak amacım para değil.Paralı asker olduğum doğru ama benim de bir felsefem var.Aklıma yatmayan kimseyi öldürmem.

 

-O zaman beni öldürmeyeceksin.

 

-Öldürmek isteseydim şu anda mezarında yatıyor olurdun.

 

Bu içimi rahatlatmalı mıydı? Beni öldürmeyecekti ama bir evde paralı askerle birlikte kalıyordum.Bu ne kadar güvenliydi?Artık daha fazla düşünmek istemiyordum.Kafamda ki ağrı gittikçe artıyordu.Kadın masadan aldığı viski şişesini bana uzattı.

 

-Al,seni biraz rahatlatır.

 

Şişeyi elime aldım.

 

-Burada kaç gün duracağız?

 

-Senin güvenliğin sağlanana kadar.

 

Yavaşça ayağa kalktım ve pencereye doğru ilerledim.Hava karanlıktı,dışarıda bizim evin dışında hiçbir ışık belirtisi yoktu.Sadece biz,orman ve hafif esen rüzgar.

 

-Gerek duymadıkça pencereye yaklaşma.Hatta dışarı çıkma.Ben yiyecekleri yakında ki kasabadan getiririm.

 

Kadın birden ayağa kalktı ve masanın üzerinde buluna silahı alıp kapıya doğru yöneldi.

 

-Nereye gidiyorsun?

 

-Kasabaya.Birkaç şey alıp geleceğim.Kapıyı kilitle ve çok fazla ışık kullanma,ses çıkarma.Ben hemen dönerim.

 

Ona cevap vermedim,kapıyı sessizce kapattı.Artık tek başımaydım,kaçabilirdim. İçimden bir ses bunu çok istiyordu.o kapıdan çıkıp gitmeyi istiyordum.Ama  içimde ki diğer ses kal diyordu.Dışarı da kimler var bilmiyordum.Eğer çıkacak olursam geride dönemeyebilirdim.Elime tekrar viski şişesini aldım ve yukarı kata çıktım.Kendime uygun bir oda bulup kendimi yatağa bıraktım.

Biraz küçüktü ama beni idare ederdi.Bir televizyon bile vardı.Biraz eski bir parçaydı ama çalışması bile bana yeterdi.Perdeyi kapatıp televizyonu açtım.Birkaç kanal dışında bir şey yoktu.Bu kanalların biri spor kanalıydı.Sporla ilgim olmadığı için bu kanal şansını kaybediyordu.Diğer kanal ise bir çocuk kanalıydı.Çizgi filmden kopalı yıllar olmuştu,sanırım ona karşı olan ilgimi yıllar önce gömmüştüm.En son kanal ise bir haber kanalıydı.En azından beni oyalardı.Haberleri izlerken viskimden birkaç yudum alıyordum.Baş ağrım dakikalar geçtikçe azalıyordu,sanırım kendimi uyuşturuyordum.Haberde bir hortumun kıyı kesmini vurduğunu söylüyordu.Ölü olmadığı için şanslı duruyorlardı,birkaç yaralı ile olayı atlatmışlardı.Biraz maddi hasar vardı elbet

ama bunlar halledilirdi.Viskim nerdeyse bitmek üzereydi aşağı yenilemek için indim.Dolabı açıp kendime bir bira aldım.Kafam biraz iyiydi sanırım.Kendimi koltuğa bırakıp etrafa bakınmaya başladım.Saat ilerlemişti,sabah bir iki saat sonra kendini gösterecekti.Gözlerim kapanır gibi oluyordu.Ama burada yatmak istemiyordum ,zaten kaç gündür adam gibi bir uyku da çekmiyordum.Bu yüzden ayağa kalkıp yukarda ki odama çıktım.Kendimi yatağa bıraktım.Sanırım sızmak üzereydim.

 

Gözlerimi açtığımda şafak vaktine bir saat kalmıştı.Biraz uyumuştum,kafamın ağrısı biraz geçmişti yatakta doğruldum.Televizyonu açık unutmuştum.Elime kumandayı aldım ve onu kapattım.Kapatır kapatmaz aşağıdan bir ses geldi.Eğer bu kadın olsaydı bana haber verirdi.Önceden gelmiş olsaydı da kesin aşağıdan bağırırdı,o televizyonu kapat diye.O değildi emindim.Hemen ayağa kalkıp dolabın içine sakladım.Sesler gittikçe artıyordu,merdivenleri çıkıyor olmalıydı.Ses bir an kesildi ve yan odaya girdi.Korkuyordum,eğer beni bulursa öldürürdü.Bu dolaba da bakar mıydı? Dolabın içinden bir şeyler bulmalıydım.Dolabın kapağını açacak olursa ona zarar verip kaçabilirdim.Biraz etrafıma bakındıktan sonra iki tane küçük ama işimi görebilecek çivi buldum.İkisini de parmak aralarıma sıkıştırıp hazır olarak bekliyordum.Sonunda benim bulunduğum odanın kapısını araladı.Yavaşça içeri girdi,her bastığı adımda ses çıkarıyordu.Burası ahşap bir evdi,bu bana avantaj sağlıyordu.Onu dolap kapağında bulunan küçük bir delikten izliyordum.Odada bir tur attıktan sonra yatağımın altına baktı,orada kimseyi bulamayınca ayağa kalktı.Hemen pencereye yöneldi ve orayı incelemeye başladı.Herhalde aşağıya atladığımı falan düşünüyordu.Umarım buna karar kılardı çünkü odada saklanılabilecek tek yer olarak bulunduğum giysi dolabı kalmıştı.Pencereyi inceledikten sonra elindeki silahla birlikte arkasına-dolaba doğru- döndü.Yavaş adımlarla ilerliyordu.Kalp atışım hızlanmıştı,bu benim sonum olabilirdi.Çivi bulunan elimi yumruk haline getirip iyice sıktım.Onun için hazır mıydım bilmiyordum ama hayatım için sonuna kadar mücadele edecektim.Ağır adımlarla dolabın önüne geldi bende kendimi geriye çektim.Eğer o kapıyı açacak olursa çivileri ona geçirip aşağı kaçacaktım.Elimde ki en iyi plan buydu.Nefes alış verişimi kontrol edebilmek için çok çaba sarf ediyordum.Yapacağım en küçük yanlışta elimde ki tek fırsatı da geri tepebilirdim.Belki de kapıyı açmadan dolabı mermi yağmuruna tutabilirdi.Birkaç saniye kadar odada sessizlik oldu ve birden kapıyı açtı.Açar açmaz sağ yumruğumda ki çivileri adamın omzuna geçirdim.O da büyük bir acıyla bağırdı ve silahını ateşledi.Mermi tavanı vurdu onu ittim ve merdivenlere doğru koşmaya başladım.Tüm gücümle aşağı inerken ayağım takıldı ve merdivenlerden yuvarlanarak aşağı düştüm.

 

Aaah belim.Sanırım onu incitmiştim,çok kötü ağrıyordu.Yukarıya doğru baktım ama onu göremedim.Daha ayağa kalkamamış olmalıydı.Yavaşça ayağa doğruldum ve kapıya doğru yöneldim.Koşamıyordum,sağ ayak bileğim de zarar görmüş olmalıydı.Güçlükle kapıya vardım tam açacakken beni belimden tutup masanın üstüne fırlattı.Masa kırılmış ben ise yerde kıvranıyordum. Her yerim acıyordu belime birkaç cam kırığı bile girmişti.Adam üstüme çullandı göğüs boşluğuna sağlam bir yumruk attım.Bu onu sarsmıştı ve elinde ki silahı yere düşürmüştü.Hemen ayağa kalktım,silaha doğru koşmaya çalıştım ama nafile.Beni tekrar yakaladı ve yüzüme sağlam bir yumruk attı.Gözlerim kapanıyordu bu sefer bitmiştim.Yere düştüm,kafam duvara çarpmıştı.Ayağa kalkacak gücüm yoktu.Artık her şey bitmişti,ölü bir adam sayılırdım.Eline silahı aldığı gibi sekerek önümde durdu ve bağırmaya başladı.

 

-Bana ne yaptığına bak.

 

Omzunu gösteriyordu.Fena şekilde kanıyordu,planım işe yaramıştı ama ben kaçamamıştım.Dövüşemiyordum.

 

-Aslında kolay yem olacağını düşünmüştüm.Ama sen sağlam çıktın.Senin vaktin doldu

 

Dedi kafama silahı doğrultarak.

 

Şu geçirdiğim iki üç günlük süre aksiyon filminden bir kesit gibiydi hatta bir fragman bile olabilirdi.Birazdan beni öldürecekti ve beni bu dertli hayattan kurtaracaktı diye düşündüm bir an.Ona çivi sapladığım için bana kızgın görünüyordu,tetiği çekti bense gözlerimi kapattım.Korkuyordum,ellerim titriyordu.

 

-Bay Jackson’un sana selamı var.

 

Oda da bir patlama sesi oldu.Ölmüş müydüm? Bu çok hızlı olmuştu,hiç acı hissetmiyordum.Ölmek böyleydi demek.Her zaman korktuğum o şey bir hiçti.Bu zamana kadar bir hiç için mi korkmuştum? Ellerimle vücudumu yokladım ama bir kurşun izi bulamadım.Gözlerimi yavaşça açtım,adam önümde yere yığılmıştı.Kanları odanın ortasını kaplıyordu.Yavaşça doğrulup duvara yaslandım.Kafamı sağa doğru çevirdiğim zaman kadın önümde duruyordu.Elindeki silahı beline ve koydu ve bana elini uzattı.

 

-Kalk gidiyoruz.

 

Ağır ağır kalktım,vücudumun her yeri ağrıyordu.Bu sefer bir viski şişesinin yeteceğini sanmıyordum.

 

-Nereye gidiyoruz?

 

-Havalimanına.

 

-Sonra?

 

-Tokyoya gidiyoruz.Güvenli evi bulduklarına göre seni her yerde bulabilirler.

 

-O zaman orda da güvende olmayacağım.

 

-Tehlikenin en az olduğu yerdir Tokyo.İyi saklanabiliriz.

 

Evden çıktık ve arabaya bindik.Orman yoluna girip havalimanına doğru yola çıktık.Kadın hızlı sürüyordu,bir an önce ülkeyi terk etmek istiyordu.Bir süre geçtikten sonra konuşmaya başladı.

 

-Bu arada ben Carol.

 

-Ben de Johhny.

 

Dedim gülümseyerek.

 

-Biliyorum ahmak.

 

Bunu söyledikten gülmeye başladı…

 

 

                           

 
  Bugün 5 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol