-Bütün gün beni mi izleyeceksin?
-Seni izlemek mi? Ben sadece etrafta dolaşıyorum.
-Hadi ama Bord.Saatlerdir pazarda beni takip ediyorsun.Beni salak mı sandın.
-Amacım tamamen taşıdığın yükü hafifletmek Maria.
-Pep seni görürse babama rağmen öldürür bunu biliyorsundur umarım.
-Pep’in sağlığından şüpheliyim Maria.Mantıklı düşünemiyor.
-Abim hakkında böyle konuşmamalısın.
-Onu sevmiyorsun.Burayı da öyle,bunu ikimiz de biliyoruz.
Maria gözlerini benden kaçırıp yürümeye devam etti.
-Bak gördün mü kendine bile yalan söylemiyorsun.
-Benden ne istiyorsun Bord?
-Altınlarla ölçülemeyecek olan bu güzelliği hapsedildiği kafesinden kurtarmak istiyorum.
-Kısacası benden etkilendin öyle mi?
-Öyle de denebilir.
Maria bana bakıp gülmeye başladı ve eline aldığı-büyük ihtimalle yapay- elmadan bir ısırık aldı.
-Bana en son talip adama ne oldu biliyor musun?
Gözlerimi kısıp dediği cümleyi tartmaya çalışıyordum fakat bir türlü sonuca varamadım.
-Adamın bir eli ve bacağı kesilip bir aslanın önüne atıldı.Sonucu tahmin edebilirsin,birkaç saniye bile dayanamadı.
Beni tehdit mi ediyordu diye düşünmedim değil.
-Ondan öncekine ne oldu bilmek ister misin?
-Pep onun erkekliğini alıp kuşlara yedirdi ve adamın kafasını kesip meydanda gezdirdi.
-Ne demeye çalışıyorsun Maria?
-Gördüğün gibi Bord,ben burada ya da başka yerde gördüğün kızlara benzemem.Ve bu gidişle evlenemeyeceğim çünkü beni isteyenlerin ömrü kelebeğinkinden bile kısa oluyor.
Elmayı bana doğru attı.
-Dikkat et Bord.Özellikle bu günlerde.
Ve yürümeye devam etti.Afallamıştım,bir yönden ona hak veriyor diğer yönden de onun bir kukla olduğunu düşünüyordum.İpleri başkasında olan ve uçmayı merak eden bir kuş.Maria’nın bende bu kadar şey bırakması da bundan olsa gerek.Uçmaya ve yeni yerler görmeye meraklı bir kuş.
Pazar yeri her zamankinden daha kalabalık ve pis kokuyordu.Algiyaların hasatları kırıp geçirmesi ve Parm tehditi insanları tedirgin etmekle kalmıyor isyana sürüklüyordu.Bunu halkın gözünde görebiliyordum.Soluduğunuz havada bile korku hakimdi.İnsanlar bugünlerde çok fazla dışarı çıkamıyordu,hatta çocuklarına dışarısının ne kadar ürkütücü olduğu hakkında hikayeler anlatıp onları duvarlardan uzak tutmaya çalışıyorlardı.Bu ne kadar böyle devam eder bilmiyorum ama bir gün o duvarların ötesinde ki yaşamı merak eden birisi çıkacaktır.Ve o gün geldiği zaman hiçbir şeyin onu durduramayacağını çok iyi biliyorlar.Merak,işte o bahsettiğim kaçınılmaz şey.Herkesi peşinden her yere sürükleyen gizemli şey.Ucunda ölüm olsa bile bir an düşünmeden yapacağınız bir duygu.
Kalabalığın içinde boğulduğumu hissettim bir an için.Bu kadar düzenli bir hayatı doğduğumdan beri görmemiştim,ben her zaman bir şeylerden kaçarak ve saklanarak yaşadım,zorunda kaldım.Ve şimdi tam buradayım; Pazar yerinin ortasında bu kalabalığın içinde.Sürekli aynı soru kafamda dolaşıyor.Burada ne işim var?Bir yanım hemen kaçıp gitme derdinde diğer tarafım ise bunun cennet olduğunu söylüyor,o kitaplarda yazan güzel yer.Bu düşüncelerim burada geçirdiğim her dakika benimle birlikte yaşlanıp ölüyor.Geçen her saniye ölüme daha da yaklaşıyorum bunu çektiğim havadan tenime dokunan soğuk rüzgardan anlayabiliyorum.
Önümde ki bir iki yaşlı insanı geçmekle uğraşırken bir anda acı bir borazan sesi duyuldu.Herkes işini bırakıp havaya bakmaya başladı.Bu bir uyarı mıydı? Ardından ikinci ses ve herkes birden hareketlenmeye başladı.Yığınla kalabalık üstüme geliyor bana çarparak yanımdan geçiyordu.Nereye gidiyor bunlar?Arkamı dönüp gittikleri yeri görmeye çalıştım ama o kadar kalabalıklar ki kafamı kaldırdığımda insan yığınından başka bir şey göremiyorum.Ayak uçlarıma kadar çıktığım bir anda arkamdan biri sertçe vurdu yere kapaklandım.Evet bu bardağı dolduran son damlaydı.Yeter artık! Burada neler oluyor bilmiyordum ama hemen bilmek istiyordum.Kafamı biraz kaldırdığımda bir elin bana doğru uzatıldığını gördüm.Bu Maria’ydı.Elini tutup ayağa kalktım o ise gözlerini kısarak bana bakıyordu.Aklımda birçok soru vardı ona sormak istediğim.Anlamış olacak ki konuşmama bile izin vermeden hızlı ama kısa cümleler kurmaya başladı.
-Bugün şanslı günün Bord.
-Neler oluyor?
-Gel benimle.
Kalabalığın arasından adım adım yürümeye başladık.Herkesin akın akın gittiği yere doğru.Bir süre yürüdük ama aramızda hiçbir konuşma geçmedi.Maria sürekli ileri bakıp gülümsüyordu.Bense hala merakla neler olacağını tahmin etmeye çalışıyordum.Birkaç ev daha geçtikten sonra geniş bir meydana geldik.Binlerce insan toplanmış ileride ki balkondan kralı dinliyordu.Biraz aralardan geçip kulak Leon’a kulak verdim.
-Kardeşlerim,bugün güneşin gücünü içinize çekin.Karanlıktan korkmayın.Sizlerin gücü bizim kardeşliğimizin temelidir.Birkaç gündür kulağıma gelen bazı söylentiler var.Sizlere sesleniyorum hiçbir şey bu duvarları geçemez.Sakın korkmayın ve güçlü kalın.
Bütün halk bir anda Yüce Leon diye haykırmaya başladı.
-Sizleri buraya toplama amacım şu an aşağı da duruyor.
Kafamı biraz uzattım balkonun hemen altında bağlı bir adam diz çökmüş halde duruyordu.
-Bu gördüğünüz adam Debrak gece nöbetçisi.Dün oğlum Pep’in liderliğinde ki av ekibindeydi.Kendisi ettiği yeminden cayarak görevinden kaçtı.
Aşağıda ki adam bağırdı.
-Yalann.
-Oğlum Pep öyle demiyor.Sen bir yemin ettin ve halkımızın hala hayatta olması o yeminleri yerine getirdiğimiz içindir ve bundan vazgeçmenin cezasını hepimiz biliyoruz.
Herkes yine bağırmaya başladı.
-Ölümm
-Evet ölüm kardeşlerim.Bu hepinize ders olsun,yemini bozmak ülkeye ve krala hakaret demektir ve cezası kesin ölümdür.
Leon askerlere kafasıyla işareti verdi,iki asker adamın kafasını büyük bir kütüğün üstüne koydu.İleriden yüzü yaralarla dolu iri yarı bir adam yavaşça yürümeye başladı.Elinde kafatasıyla süslenmiş büyük bir balta vardı.
-O kim Maria?
-Elinde balta olan mı?
-Evet.
-Ona Zekra derler.Babamın pis işlerini yapar,genelde konuşmaz.Yüzsüz herifin teki!
Adam ağlayarak bağırmaya başladı.
-Leon,kralım affedin beni.Merhamet gösterin,lütfen lütfen.Karım hamile küçük bir kızım var.
-Sana merhamet gösterilmeyecek.
-Korkmuştum,lütfen lütfen.Bana merhamet gösterin.
-Bir Debraklı korkak olmaz ve sen Debraklı değilsin.
Zekra kütüğün yanına geçti,baltayı yavaşça havaya kaldırdı ve kafasını Leon’a çevirdi.
Adam hala ağlıyor merhamet dileniyordu,bende bunlar olurken arada Maria’ya bakıyor tepkisini ölçüyordum.Hiçbir şey söylemiyor sadece bakıyordu.
Leon eliyle işareti verdi Zekra hızlıca baltayı indirdi ve bir iki saniye sonra adamın kopmuş başı yere düştü.Halk bir anda bağırmaya ve sevinmeye başladı.Yeniden Yüce Leon diyerek gülüyorlardı.Bunların hepsi hastaydı.Zekra kestiği kafayı eline alıp yanında ki köpeklere attı.Leon’un yüzünde ise bilmediğim bir gülümseme oluştu.Bundan zevk aldığı apaçık ortadaydı.Hatta Maria bile yanımda gülüp seviniyordu.Bir an ana dönüp bu ne şimdi der gibi bir bakış attım.Kafasını bana yakınlaştırdı ve kulağıma bir şeyler fısıldamaya başladı.
-Debrak’a hoş geldin Bord.
Sonra halka karışıp bağırıp çağırmaya başladı..