FEYAZGAN
  III. BÖLÜM
 

-Hey korkuttun beni.Bir daha ki sefere kapıyı çal olur mu?

-Kapıyı mı çalayım? Benim kim olduğumu biliyor musun?

-Sen Pep olmalısın.

-Evet kralın tek oğlu ve varisi olan Pep.Bana biraz daha saygılı olsan iyi olur.

-Ben hep böyleydim Pep,üstüne alınma bu sadece sana karşı olan bir şey değil.

-Kız kardeşime nasıl baktığını gördüm.

-Kız kardeşin mi?

-Evet ahmak kız kardeşim.Maria’ya büyük salonda nasıl baktığını gördüm.

-Kız kardeşin olduğunu bilseydim öyle bakmazdım majesteleri.

-Bir daha Maria’ya baktığını görürsem gözlerini oyar sana yediririm anladın mı ahmak?

-Anladım majesteleri.

-Gün doğmak üzere yola ne zaman çıkıyorsun?

-Birkaç dakikaya yola çıkarım majesteleri.

-Seni birkaç adamım takip edecek Bord.Eğer kaçmaya çalışırsan öleceksin,eğer görevi tamamlayamazsan gene öleceksin.

-Adamların kafaları kralın önüne gelecek majesteleri.

-Güzel.

-Majesteleri garajınızdan bir motor almak istiyorum.

-Bord sen beni salak mı sanıyorsun?

-Motor falan yok.Kendi başınasın ve zaman işliyor.

Sonunda odadan çıktı.Ne kadar da itici bir tip böyle.Halk bunu ilerde kral olarak görmek istiyor muydu? Leon kadar deli birinden böyle bir oğul beklenirdi herhalde.Son kez kontrolümü yaptıktan sonra odadan dışarı çıktım.Koridorda yürüyüp merdivenlerden aşağıya indim.Burası Pazar yeri gibi duruyordu, bir sürü insan bağırıp bir şeyler satabilmek için uğraşıyordu.Kokmuş balıklar,yırtık kıyafetler,zırhlar ve silahlar.Biraz pirinç ve domates bile görmüştüm bu pazarda.Pazarın büyük kapısından çıkıp şehrin çıkışına doğru yöneldim.Kapıda ki iskelet maskeli iki adam büyük kapıları açtı ve artık şehirden çıktım.

Güneş yeni yüzünü gösteriyordu,onun doğuşunu bazı sabahlar izlerdim.Büyük,güçlü ve görkemli bir şeyin uyanışı.O da benim gibi yalnızdı fakat her sabah görevini yerine getiriyordu.Sokaklarda birkaç tane hayvan kafası ve hurda denilecek arabalar dışında bir şey yoktu.Yıkık binaların arasından yürüyordum.Koluma taktığım navigasyondan bölgeyi incelemeye başladım.Birkaç yerde hareket sensörlerim uyarı veriyordu,bu yerleri ayırdım.Parmlıları ilk gördüğüm yere yakın bir yerden de uyarı alıyordum.Hemen orayı işaretledim,benden birkaç blok uzaklıktaydı.Bir tane otomatik silah ve iki tane tekli silahla yola koyuldum.Teklilerin birini botuma diğerini belime soktum.Kemerime sıkıştırdığım üç tane bıçağı da kontrol ettim.Birkaç sokak geçtikten sonra bir binanın üst katından yakılmış olan ateşi görüyordum.Kaç kişi olduklarını tam olarak bilmediğim için temkinli davranmak zorundayım.Her ne kadar iyi olursam olayım birden fazla kişiyle uğraşmak zor olabiliyor.Binanın girişini uzaktan gözlemlemeye başladım.Harap olmuş bu bina da tek canlı belirtisi ateşin geldiği yer olmalıydı.Ne girişte ne de binanın önünde başka kimse yoktu.Hemen ayağa kalkıp binanın girişine doğru hızlı adımlarla koşmaya başladım.İzlenme ihtimaline karşı da silahımı sürekli o katın pencerelerine yönelttim ama ben koşarken bile hiçbir belirti yoktu.Binanın içine girer girmez burnuma çok kötü koku geliyordu.İçeride bir leş olduğuna yemin bile edebilirim.Binanın içine girildikçe görüş alanım azalıyordu.Cebimden çıkardığım gece görüşlü gözlüğü takıp yoluma devam etmeye başladım.Burası önceden bir otel olmalıydı her yerde savrulmuş bavullar vardı.Bunların arasından geçerek merdivenlere ulaştım.Güneş ışığı ilk kata çıktıktan sonra etkisini kaybediyordu.Odalarda ki pencereler tahtalar ile kaplanmıştı.Koridar da yerde cesetler görüyorum ama bunlar savaşçı değil,bunlar evsizlerdi.Debraklıların istemediği yaşlı insanlar sığınmak için buraya gelmiş olmalılar fakat açlık onları kırıp geçirmişti.Uzun zamandır burada oldukları ağızlarından çıkan etçil böceklerden belli oluyordu.O kadar ceset arasından geçmiş olmama rağmen hala o kötü kokudan eser yoktu.Bir kat daha çıktım bu katta ki tüm odalar boşaltılmış ya da yağmalanmıştı.Ateşin geldiği yer bir üst kattaydı merdivenlerden çıkarken bile bütün koridordan gözüküyordu.Yavaşça merdivenlere çıkıp koridora ulaştım.Etrafımı kontrol ettikten sonra koridorda yürümeye başladım.Katta yirmiye yakın oda vardı.Ateş en sonda ki odadan geliyordu,ben odaya yaklaştıkça o pis koku daha da artıyordu.Bu koku cesedin kokusunu bile bastırıyordu.Odaların yanlarından geçerken bazı odaların kapılarının üstünde kanla yazılmış bazı yazılar görüyordum.Çoğunda sonumuz geldi yazıyordu ve buna benzer yazılar. Her kapının üstünde birer numara ve yıldıza benzer birer işaret bulunuyordu.Bir tarikata ait olabilir mi diye düşünmedim değil.Fakat tarikatların hepsi Debraklılar tarafından uzun zaman önce katledilmiş ya da sürülmüştü.Kalmış olsalar bile surun bu kadar yakınında ne işleri vardı? Kafamda bir sürü kurgu kurmama rağmen hiçbiri mantıklı gelmiyordu.Bunun altında bir şeyler vardı.Odaya iyice yaklaşmıştım içeriden konuşma sesleri geliyordu.Birkaç kişi tartışıyor gibiydi,sesler bazen artıp bazen sessizlik oluyordu ta ki benim bastığım tahtadan gıcırtı sesi gelene kadar.Bu ses bomboş olan koridordan gelince ister istemez bir şüphe uyandırıyordu.Hemen koridordan ayrılıp ateşin geldiği odanın iki yanında ki küçük ve köhne odaya kendimi attım.Duvarın arkasına geçtim ve sessizce bekliyordum.Silahı kapıya doğru yöneltip kendimi ortamdan soyutladım.Odadan çıkan kişi koridorda yürümeye başladı.Her odayı kontrol ediyordu.Bir hayalete dönmek için nefesimi tuttum,uzun bir süre tutamazdım ama bu yine de yeterliydi.Bu ahmağın bir an önce yerine dönmesi için kendi Tanrı’ma dua bile edebilirdim. Aslında kendimi ortamda bir hiç yapmak benim ustalık alanlarımdan biriydi.Küçüklükten beri bir şeylerden saklanarak kendimi korurdum.Zaman geçtikçe de bu özelliğimin üstüne koyarak kendimi geliştirdim.Hayatta kaldığım o algiya gecesinde sınırlarımı zorlamıştım.Aldığım nefesi kesmiş ,kalp atışımı birkaç saniyeliğine durdurmuştum.Ahmak birkaç adım daha atarak bulunduğum odanın kapısına geldi.Belimde ki bıçağı sol elime aldım ve onu beklemeye başladım.Ahmak elinde ki baltayla yarı aralık olan kapıyı sonuna kadar açtı.Kalp atışlarımı yavaşlatıp elimde ki bıçağı iyice sıktım.Bana doğru döndüğü an bıçağı tam kalbine sokmayı planlıyordum.Odaya  doğru bir adım attı tam diğerini atacakken arkadaşlarından biri ona seslendi.Parmca dilinde bir şeyler dedikten sonra ahmak geri dönüp ateşin olduğu yere ilerlemeye başladı.Hemen odadan çıkıp arkasından gittim.Beni fark etmiş olmalı ki baltayı bana doğru savuracaktı ki kolunu sıkıca tutup kalbine bıçağı sapladım.Adam bağırarak yere yığıldı.O eskimiş ahşapların arasından alt kata inen kanı görebiliyordum.Ateşli odadan bağırarak çıkan adama doğru ikinci bıçağımı fırlattım.Odaklanmanın bana verdiği en iyi şey atışlarımdı.Onu tam kafasından vurmuştum artık yerde iki ceset ve bunlardan akan bir sürü kan vardı.Hemen silahımı doğrultup odanın içine girdim.Odanın ortasına yakılmış bir ateş ve ateşte kızaran insan etleri.Böylesine ilkelliği Parmlardan beklemek sürpriz olmazdı.Ateşin yanında büyük bir çanta ve çantadan sarkan bir kafa duruyordu.Çantayı hafiften aralayıp içine baktığım da kusacak gibi oldum.Küçük bir kızı kesilip çantanın içine koyulmuştu.Çantayı ateşin içine attım ve odadan çıkmak için kapıya yöneldim.Tam kapıdan adımımı atmıştım ki üstüme bir Parmlı atladı.İkimizde tahta zemine sertçe düştük.Silahım benden birkaç adım kadar uzağa fırladı.Adam sert bir yumruk atıp boğazımı sıkmaya başladı.Onu uzaklaştırmak için sert bir yumruk attım,biraz afalladıktan sonra tekrar üstüme geldi.Karşı taraftaki duvara çarpıp odanın içine düştük.Silaha doğru yöneldiğini gördüm koşar adımlarla onu arkasından tutup kaldırdım ve odanın ortasına çarptım.Canı acımışa benziyordu ama hemen toparlandı ve ayağa kalktı.

-Siz Parmlılar hep böyle inatçısınız değil mi?

Adam bilmediğim bir dilde birkaç şey söyleyip üstüme doğru koşmaya başladı.Botumda ki bıçağıma doğru yöneldiğim anda üstüme atladı.Tekrar yumruk atmaya başladı duvarları yıkıp geçiyorduk.Eski bir yer olduğundan dolayı her şey çok kolay zarar görüyordu.Aniden odanın içinde acı bir ses duyuldu,bu benim sesim değildi.Botumda ki botu bacağına sokmuştum.Üstümden attıktan sonra ayağa kalktım ve yerdeki silahı alıp kafasına doğrulttum.

-Demek bu kadar pis kokan şeyler sizdiniz.Cehennemde görüşürüz ahmak.

-Majesteleri Bord sizi görmek istiyor

-Demek geri gelmiş,içeri alın.

Bord salonda yürümeye başladı.Leon’a yaklaştıkça askerler ellerinde ki silahlarına gidiyorlardı.Herkesin gözü Bord’un elinde ki çantadaydı.

-Açıkçası bu görevi tamamlamanı beklemiyordum Bord.Bana bir şey mi getirdin?

Bord çantayı açıp kesilmiş kafaları kralın önüne döktü.Sesi hiç çıkmıyordu.Leon kafaları görünce yüzünde bir gülümseme oldu.

-Çok güzel Bord.Gerçekten çok güzel.

 
  Bugün 15 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol