GELECEKTEN
BİR GÜN
Saatin sesi tüm odayı kapladı.O minicik kutudan çıkan ses bir tanktan çıkan toptan farksızdı.Kafamı yataktan kaldırdım ve her zaman ki gibi annemi bekledim ama o gelmedi.Bu on dört yıllık hayatımda bir ilkti annem hiç geç kalmazdı,saat 8.03’tü.Okula gitmek içimden gelmiyordu.Yataktan dışarı çıktım ve etrafa bakınmaya başladım.Odam çok değişmişti,gardropum düzenli gözüküyordu ve etrafta hiçbir eşya yoktu her şey yerli yerinde duruyordu.Herhalde ben yatarken annem düzenlemişti ve yeni yeni eşyalar yerleştirmişti odama.Odanın çok kötü gözüktüğünü söylerdi hep sonunda kendi istediği gibi düzenlemişti ama bu biraz fazla olmuş gibiydi odamı artık tanıyamaz hale gelmiştim.Kendimi odadan dışarı attım ve banyoya doğru ilerledim.Işığı açıp aynanın karşısına geçtim.Suyu yüzüme vurup aynaya baktım.Bu da ne böyle ? Lanet olsun, aynada ki ben değil başkasıydı.Bu lanet herif de kimdi.Sakalları ve iri yanakları olan biriydi bu.Hemen kendime bakmaya başlamıştım Aman Tanrım ellerime ve ayaklarıma ne olmuştu böyle bir gecede bu kadar büyümeleri imkansızdı.Bana ne olmuştu böyle,bu bir rüya olmalıydı.Hemen kendimi banyodan dışarı attım ve mutfağa ilerledim ama ev değişmişti.Evin içi yeniden dekore edilmiş gibiydi her şey çok farklı geliyordu avizeler vazolar ve daha anlayamadığım eşyalar bunlar kimindi? Bu bizim evimiz değildi,ben başka birinin evindeydim.Her şey sanki bir televizyon şakası gibi geliyordu.Şimdi biri elinde bir kamerayla çıkarsa hiç şaşırmayacaktım.Artık ne olduğunu bilmek istiyordum.Mutfağa girdiğim zaman masanın üzerindeki telefon açıldı ve içinden telesekreterde bir mesaj olduğunu belirten bir uyarı belirdi.Hemen telefona yöneldim acaba bu mesaj annemden miydi? Tuşa bastım ve telefonun karşısına geçip oturdum.Telesekreter açıldı ve o mesajı bana aktardı.
-Bir sesli mesajınız var: Max eğer kalktıysan Jenie’yi de al ve hastaneye gelin.Sabah erken çıkmam gerekti,bir ameliyatım var.Sizi hastane de bekliyor olacağım ve Max Jenie’yi sıkı giydir hava soğuk kızımın hasta olmasını istemiyorum.
Seni seviyorum…
Lanet olsun bu da nesin neyiydi? Jenie de kimdi ve bu mesajı kim yollamıştı.Bana kim mesaj yollardı ki ve kızım mı dedi o ? Mutfaktan çıkıp odama doğru ilerledim.Ev bana o kadar karışık geliyordu ki ev bir labirent bende içinde kaybolmuş bir tavşan gibiydim.Her şey o kadar göz aldatıcıydı ki aklımı toparlamam biraz zamanımı almıştı.Odama girdiğimde hemen dolaba yöneldim dolabı açtığımda bu da nesin neyiydi? Bu kıyafetlerde kimindi bunlar babamın olmalıydı benim elbiselerim neredeydi? Diğer dolaplara da baktım ama nafile sadece bunlar vardı ve kadın elbiseleri olan bir dolap.Bu da annemin olmalıydı diye düşündüm.Hemen kıyafetleri giymeye başladım.Üzerime göre bir tişört baktım fakat tek bulduğum orta yaşlı insanların giydiği gömlekler olmuştu.Hemen gömleklerden birini aldım sarıydı hatta sarı değil turuncu gibiydi üzerinde işlemeli çizgiler vardı çok garip bir şeydi ama yapabileceğim bir şey yoktu en düzgünü buydu hemen gömleği giydim altıma da siyah bir pantolon giydim.Aynanın karşısına geçip kendime bakmaya başladım.Aman tanrım aynı babam olmuştum sanki onun bedenine girmiş gibiydim.Kimdi bu yabancı ? Gözlerim artık o eski Max gibi bakmıyordu.Saçlarım artık daha uzun ve daha gürdü.Sanki bir mutant olmuştum ve gece değişmiştim.Gece! tabi ya dün geceyi hatırlıyorum.Aklıma kesik kesik görüntüler geliyordu.Bunlardan tek anlam çıkarttığım o kabindi.Evet evet dün gece ben ve Phill doktorun evindeydik sonra birden kabinde bir ışık belirmişti ve sonra birden buradayım ne olduğunu bilmiyorum ama çözmem gerekiyor.Bir an önce eski Max olmalıyım.Aklımda birtakım düşünceleri savuşturup dururken kapının oralardan bir ses geldi:”Baba”
Baba mı? Hayır olamaz hayır hayır hayır bu gerçek olamaz bana demiş olamaz.Ben olamam bana baba demiş olamaz.Gözlerimi kapattım dişlerimi sıktım,ellerim titremeye başladı ve yavaş yavaş kafamı kapıya doğru çevirdim.Kapıya baktığımda nefesim durdu,kalbim çok hızlı atmaya başladı ve sanki ölmüşüm gibi her yer karardı.Kapıda benim 5 yaşımdaki halim gibi duran küçük bir kız vardı.Saçları ipek sarısıydı ve örgü örgüydü.Gözleri anneminkiler gibi masmaviydi.O kadar güzel gözleri vardı ki beni etkisi altına almıştı.Yüzünde hafif bir tebessüm vardı.Yanaklarında küçük gamzeleri ve çok şirin bir bakışı vardı.Elinde tuttuğu ayı benim bebekken oynadığım ayım Arthur’u hatırlattı.Üzerinde şekilleri olan çilek desenli bir pijama giyiyordu.O kadar şirindi ki.Bu güzel şeyler aklımı bir anlığına da olsa düşünmemeye itmişti.Bir sessizlikten sonra tekrar düşünmeye başladım sevgi dolu gözlerle bana bakıyordu.Aklımı kaçıracak gibi olmuştum ona her baktığımda nefesim daha da hızlanıyordu.Zaman hiç geçmiyor gibiydi.Mavi gözleri bana bir şey söylemem gerektiğini anlatıyordu.Bir kez daha bana Baba dedi ve bana doğru ilerledi o minik elleriyle belime sarıldı.İlk bakışta ne yapacağımı bilemedim ama sonradan onu kucağıma alıp yatağa oturttum ve ondan beni beklemesini söyledim o da tamam anlamına gelen bir kafa sallaması yaptı.Derhal banyoya gittim ve kapıyı kapattım aynaya şaşkın gözlerle bakıyordum.Az önce daha önce görmediğim küçük bir kız bana baba demişti ve ben daha 14 yaşımdaydım.Tamam on dört yaşında gibi görünmüyordum ama bunu kızı da daha önceden gördüğüm söylenemez.Aklımdan acaba o benim kızım mı diye geçirdim.Sonra birden telesekreterin mesajını hatırladım.Tabi ya o Jenie’di.O benim kızımdı en azından telesekreterdeki kadın öyle diyordu.Ama nasıl olur ben evlenmedim ki?
Hemen kendimi toparlayıp odama gittim aslında odam dediğim yer yatak odası olmalıydı.Yatak odasına girdiğimde Jenie yatağın üzerinde oturuyordu ve gözlerini bir anda bana çevirdi.
-Baba annem nerede?
Aslında bu sorunun cevabını biliyordum.Telesekreterde ki kadın hastanede olacağını söylemişti.Bir anda bir düşünce kafama şimşek gibi çakmıştı.Bu düşünce beni hem meraklandırmış hem de telaşlandırmıştı.Aklımda tek bir soru vardı.Jenie’ye sormak istedim ama bir terslik olduğunu anlar diye soruyu değiştirerek sordum.Jenie’ye annesine bir sürpriz yapmak istediğimi ve ondan bana annesini harf harf kodlamasını istedim.Jenie gülerek annesinin ismini harf harf ağzından döktü.Jenie’nin ağzından dökülen o harfler aklımı başımdan almıştı.Kalbim artık durmuş,atmıyor gibiydi.Duyduğum o harfler beni hayattan soyutlamıştı.Vücudum işlemez hale gelmiş her yerim uyuşmuştu,hiçbir yerimi oynatamıyordum.Kulağıma Jenie’nin ‘Baba iyi misin?’ diye söyledikleri geliyordu ama bir tepki veremiyorum.Aklım o kelimelerin doğruluğunu ölçmekteydi.Aklımda Jenie’nin söylediği o kelimeleri tekrarladım:J-E-S-S-İ-E
Lanet olsun bu benim 10 yaşımdan beri aşık olduğum kız olamaz.Ben onunla konuşmaya bile cesaret edemezdim, şimdi nasıl olurda evlenirim? Onun olmayacağını düşünüyordum ama kalbim buna izin vermiyor ve evet o diyordu.Çocukluktan sevdiğim kız şimdi karım olmuştu kalbim bu düşünceye inanmıştı.Hemen Jenie’yi alıp odasını götürdüm.Evi yavaş yavaş öğrenmiştim ya da ben öyle sanıyordum.Jenie’nin odasına girdiğim zaman renk cümbüşü arasında kaldım.Odası rengarenkti ve oyuncaklarla doluydu.Duvarlarında süslemeli boyalar vardı bunlar 5 yaşındaki bir çocuk çok güzel bir durumdu.Her yer cıvıl cıvıl iç açıcıydı içim bir anda ferahlamıştı kendimi küçüklüğümde hissetmiştim.Jenie ile benim küçüklüğüm arasındaki en büyük fark o benden daha şirin ve düzenliydi.Benim küçüklüğüm her zaman pasaklı bir hal ile geçmişti.Bu pasaklılık ilerde de alışkanlık olmuş on dört yaşıma kadar gelmişti.Şu anda 27 yaşında bir yetişkindim ama hala düzenli olmayı öğrenememiştim bu her halimden belliydi.Sadece fiziksel özelliklerim değişmiş vücudum çocuksu tavırlardan sıyrılmıştı.Jenie’nin odasındaki oyuncaklar o kadar çok ve düzenliydi ki şaşırmıştım en çok da oyuncak ayılar vardı;büyüklü küçüklü renk renk.Ayılarını sevdiğini anlamak hiç de zor olmadı 5 yaşında ki bir kız için ideal bir oyuncak çeşidiydi ben ise küçüklüğümde arabalarla oynardım her gün bir tane kırar yenisini aldırırdım.Jenie’nin odasını biraz inceledikten sonra kıyafet dolabına doğru ilerledim.Kıyafet dolabını açıp ona ne giymek istediğini sordum.Jenie bana pembe elbiselerini giymek istediğini söylediğinde dolaba baktım ama o elbiseleri bulmak imkansızdı çünkü dolabın yarısından fazlası pembeydi ona şaşkın gözlerimle dönüp baktım Jenie’de şaşkınlığımı anlamış olmalı ki gülmeye başladı.Sonra dolabın yanına gelip en öndeki kıyafetlerini aldı ve yatağın üstüne koydu.Ona kıyafetini kendisinin giyip giyemeyeceğini sordum.Ondan evet yanıtını aldıktan sonra mutfağa doğru yöneldim.Buzdolabının kapağını açıp kahvaltı için birkaç şey çıkarttım ve masaya koydum.Jenie’nin karnını iyi doyurmalıydım.Annem bana hep bunu yapardı sabahları kahvaltı önemli derdi.Ben mutfakta hazırlık yaparken bir süre sonra içeriden pembeler içinde kaybolmuş olan Jenie geldi ve bana o kadar sıcak gülümsüyordu ki içimde bir volkan patladığını sandım.Masaya oturması için elim ile işaret ettim.Masada Jenie’nin karşısına oturdum.Bana yemek yemeyecek misin diye sordu belliydi o da beni düşünüyordu.Sonuçta istesem de istemesem de o benim kızımdı.Ona aç olmadığımı söyledim.O yemek yerken onu izlemek o kadar zevkliydi ki bir ara onun gerçekten benim kızım olduğunu kendime inandırmıştım.Şu anda kendimi 27 yaşında hissediyordum bir kızım vardı.Bu düşünce o kadar komik gelmişti ki daha dün gece 14 yaşında okula kaçamak yapmak için annesine yalan söyleyen bir çocuktum.Evde TV izlerken bazen reklamlarda insan bir gün de çok çabuk değişir diye söylerlerdi ben de bunu çok takmaz geçerdim,ama şu an düştüğüm durum akıl alası bir şey değildi.İnsan bir gece de on üç yaş büyüyemezdi yani evrim bunu demiyordu.Ama ben büyümüştüm bu da tamamen Dr. Human’ın o ilginç deneyi sayesinde olmuştu.Ona uzun süre baktıktan sonra masadan kalktım ve yatak odasına gittim.Sabah kalkerken komidinin üstünde bir telefon görmüştüm bu herhalde benim telefonum olmalıydı.Telefonumu alıp mutfağa döndüğümde Jenie yemeğini çoktan bitirmişti.Evden çıkmadan Jessie’yi arayıp haber vermem gerektiğini düşündüm.Aslında onu çok merak ediyordum.Aklımda onunla iki sordu vardı birincisi bu Jessie benim tanıdığım aşık olduğum kız mıydı ? İkincisi ise eğer oysa nasıl olmuştu acaba aradan nasıl olduysa on üç yıl geçmişti.Telefonumun rehberinde Jessie’yi ararken bir isim gözüme ilişmişti.Bu tanıdık bir isme benziyordu.Eğer yalnız görmüyorsam isim “Phill Backvill” di.Lanet olsun bu bizim Phill olabilir miydi şu okulda ki en yakın dostum.Onu arayabilir ve bu durumu ona sorabilirdim.Hemen onu aradım ama telefonu kapalıydı.Bir kez daha denedim ama nafile.Onu sonra ararım diyerekten Jessie’nin numarasını buldum ve onu aradım.Telefonu açan hastanedeki görevli hemşireydi.Jessie’nin ameliyatta olduğunu söyledi.Bu bilgiyi aldıktan sonra Jenie’yi de alıp evden çıktım,evden dışarı çıktığımızda hava kapalıydı.Bulutlar tüm gökyüzünü kapatmış,yeryüzünü güneşe hasret bırakmışlardı.Jenie elimden tuttu ve yürümeye başladık.Etrafa bakınıyordum burası tam bir sosyetik bölge gibiydi her yerde lüks arabalar üç katlı lüks evler ve daha birçok şey.Yürüdüğümüz yolun kenarlarında ağaçlar özel olarak işlenmişti bu belliydi.Hepsi özenle kesilmişti.Birkaç yüz metre ötemizdi sıralanmış arabalar vardı burası otopark olmalıydı vay canına bunlar ne kadar lüks şeylerdi.Bende babamı hep zengin zannederdim.Jenie elimi bırakıp bir arabaya doğru koşmaya başlamıştı.İlk başta nereye koştuğunu anlamamıştım ama sonra birden kırmızı bir arabaya doğru yöneldi.Hemen onun yanına gittim ve ona buraya niye geldiğini sordum.O da bana şaka mı yapıyorsun baba bu bizim arabamız deyince öylece donup kaldım.Arabanın ön tarafındaydık ve o kadar güzeldi ki arkasına geçip markasına baktım.Lanet olsun bu bir Ferrari FF idi.Bu araba nasıl benim olabilirdi ki biz bu arabayı Phill ile ancak bilgisayar oyunlarında alır binerdik ve yanlış hatırlamıyorsam bu arabanın değeri 1.5 milyon dolardı.Bir an öyle kaldım ve bugün kalktığımdan beri olan olaylar karşısında artık dayanamıyordum.Burada neler oluyordu ? Bütün kötü düşüncelerimi kafamdan attım ve arabanın yanında bekleyen Jenie’ye beklemesini söyledim.Elimi ceketimin cebine attım ve anahtarı aramaya başladım sağ cebimde bir anahtar buldum onu çıkartıp arabayı açtım Jenie hemen arabaya bindi.Sürücü koltuğuna geçtim ve öylece biraz bekledim.Arabanın içi o kadar güzeldi ki içimden hiç sürmek gelmiyor sadece oturup arabayı izlemek geliyordu.Biraz bekledikten sonra Jenie’nin baskısıyla arabayı çalıştırdım ve yola çıktık.Araba o kadar hızlı gidiyordu ki elimden gelse ibreyi sona vurdurabilirdim ama arabada Jenie’nin olduğunu hatırlayıp belli bir hız da gidiyordum.Ona korkup korkmadığını sordum o da bana sen bu kadar yavaş gitmezsin dediğinde o kadar çok güldüm ki kızım bile hıza alışmıştı.Bir süre yol aldıktan sonra Jenie’ye çaktırmadan Jessie’nin çalıştığı yeri öğrenmeye çalıştım.Uzun ve meşakkatli bir uğraştan sonra Jessie’nin Jackson Hastanesinde çalıştığını öğrendim.Navigasyondan bu yeri ayarladım ve oraya doğru yol aldım.Yolda şehri izleme vaktimde olmuştu burası çok büyük bir şehirdi ve trafiği berbattı.O kadar çok araba vardı ki ara sokaklar bile bugün beni kurtaramazdı.Kırk beş dakikalık bir yolculuktan sonra hastaneye vardık.Arabayı park ettim ve arabadan indim aslında Ferrari’den ayrılmak o kadar zor oldu ki anlatamam.Jenie’nin elinden tutarak hastaneden içeri girdik.İçeriye girer girmez karşıda Danışman yazılı bir masada oturmuş bir bayan oturuyordu.Esmer tenli hafif kilolu olan bayan bizi sıcak bir gülümseme ile karşıladı.
-Hoşgeldiniz Bay Max
Bay Max mi? içimden gülmek geldi ama kendimi tutmam gerekti.Kadın beni tanıyordu.Hemen Jenie ile konuşmaya başladı.Jenie de onunla konuşmaya sanki birbirlerini tanıyorlardı.Kadının kıyafetinin sağ üstünde ismi yazıyordu.İlk bakışta ismi tam çıkartamadım ama biraz dikkatli baktıktan sonra isminin Francesca olduğunu gördüm.
-Bay Max karınız on beş dakika önce ameliyattan çıkmış efendim.Kendisi odasında sizleri bekliyor.
-Teşekkür ederim.Acaba karımın odasının yerini öğrenebilir miyim? Hep karıştırıyorum da
-Tabi ki efendim 2. kat koridorun en sonundaki oda.Oda no 207
-Teşekkür ederim.
-Rica ederim efendim.Bay Max bir sorun mu var?
-Hayır Bir sorun yok.
Bu konuşmadan sonra hemen asansöre yöneldim ve yanımda Jenie ile asansöre bindik.İkinci kata geldiğimiz de içeride loş bir ışık vardı.Beyaz mavi karışımı garip bir renk.Koridorun sonuna doğru ilerledim.Gözlerim yanından geçtiğimiz odaların numaralarına bakıyordu.Her bir kapını üstünde Dç.Dr gibi ünvanlı isimler yazıyordu hatta psikolog bile gördüm.Koridorun sonuna vardığımızda 207 kapı numaralı odanın önüne gelmiştik.Elini tuttuğu kızım Jenie hemen içeriye girdi ve anne diye sesler geldi içeriden.Bense dışarıda kapının üzerinde ki isme bakıyordum.Kapının üzerinde BİYOLOG JESSİE SOND.Sond mu bu benim soyadım tabi ya o benim karım kafam bir anlık dağılmıştı.Kalbim heyecanlanmıştı ve karımı görmek için kapıyı açtım.Kapı açılır açılmaz karşımda belirdi.Aman Tanrım bu benim Jessiemdi.İlk başta inanamadım öylece donup kalmıştım.İçim bir hoş olmuştu o kadar sevinmiştim ki anlatamam.Çocukluğumda konuşmaya cesaret edemediğim kız karım olmuştu.Jessie o kadar çok değişmişti ki boyu ve saçları uzamış.O ipeksi olan saçları daha da belirgin hale gelmiş gözleri daha güzel gelmişti o an bana.O masmavi olan gözleri sanki denizden fırlayıp Jessie’ye verilmiş gibi hissettim beni o kadar çok etkilemişti ki bir an duraksadım ve odaya girmedim.
-Hayatım iyi misin? İçeriye gelir misin.
Sesi o kadar güzel geliyordu ki bir enstrümandan çıkan notalar gibi dökülmüştü.Çok tiz ama beni benden alan bir sesti.Herşey o kadar güzeldi ki bu anın hiç bitmesini istiyordum.
-Hayatım!
-Aah geliyorum geliyorum.
-Bir sorun yok değil mi?
-Hayır bir sorun yok.Nasıl geçti günün bakalım şu ameliyatlar?
-Güzel ama yorucuydu ve kızımı çok özledim.Sabah zor ayrıldım zaten yanından.Jenie’ye bunu giydirdiğine inanamıyorum.
-Ne varmış üstünde güzel değil mi ?
-Hayır güzel ama sen bunu sevmezdin ne oldu da Jenie’ye bunu giydirdin.
-Hiçbir şey içimden geldi.
Bu konuşma devam ederken Jessie’nin telefonu çaldı ve bana dönüp hemen döneceğini bizim odada beklememizi söyledi.Jessie odadan çıktı diye Jenie bilgisayar ile oynamaya başladı bende koltuğa oturup odayı incelemeye başladım.Oda çok büyük değildi ama çok iyi düzenlenmişti.Tavan bir resimle boyanmış odayı otantik bir havaya sokmuştu.Jenie’nin masası işlemeli ağaçtan yapılmıştı oldukça şık görünüyordu.Oturduğum koltuk gibi iki tane daha tekli karşılıklı duruyordu onların karşısında da ikili deriden yapılma bir koltuk duruyordu.Kapının yanındaki duvarda dev bir plazma yer alıyordu ve duvarlarda ilginç tam olarak anlam veremediğim resimler ve bilimsel bilgiler yer alıyordu.Jessie’nin burada yaptığı iş ciddi olmalıydı.Odasını beğenmiştim kendisi gibi çok güzeldi.Jenie bilgisayarla uğraşırken hemen telefonumu çıkardım ve hemen rehberimde ki Phill’in numarasını aradım.Bu sefer telefon açıldı ama açan bir kadın sesiydi.
-Hey Max Ben Elizabeth nasılsın? Uzun zaman oldu konuşmayalı.
-İyiyim ben Phill’i aramıştım kendisi orada mı?
Lanet olsun bu Elizabeth de kimdi? Yine ne oluyor?
-Phill telefonunu evde unutmuş kendisi dışarıda ama birazdan evde olur.Önemli bir şey varsa ona iletirim
-Önemli bir şey yok geldiğinde beni aramasını söylersen sevinirim.
-Tabi ki.Bu arada akşam yemeği için bizde toplanıyoruz.Jessie’ye haber vermiştim geliyorsunuz değil mi?
Akşam yemeği mi? Yemek nerden çıktı,aslında benim haberim olmaması normaldi.Daha 4 saattir bu hayattaydım.Elizabeth’in durumu anlamaması için olayı biliyormuş gibi davrandım.
-Aa evet yemeğe geleceğiz akşam kaç da orada olalım?
-Akşam 8 sizin içi uygun mu?
-Evet evet uygun.Şey bu arada Phill ile bir sürpriz yapacağım ama sizin evin tam adresini bilmiyorum bana verebilir misin?
-Sürpriz mi? Max Phill’in böyle şeyleri sevmediğini bilirsin
-Olsun bir denemek istiyorum.
Aslında niyetim adreslerini öğrenmekti.Çünkü hastaneyi bile bulmak için kızım Jenie’den yardım almıştım.Akşam yemeğe gidilirken adresi bilmiyorken nasıl yol alabilirdim ki Jessie şüphelenirdi benden.Ne de olsa Phill benim hala en yakın arkadaşım olmalıydı ve onun her şeyini biliyor olmam lazımdı.Eğer bir evini bulamazsam bir sorun olduğunu düşünürdü ve bunun olmasını istemiyordum.
-Aa tamam bakalım.Gilversal Caddesi Serze sokağı No:5
-Teşekkür ederim.Akşam görüşürüz.
-Görüşürüz.
Adresi alıp bir kağıda yazdım ve bu kağıdı kaybetmemek üzere ceketimin cebine koydum arabaya bindiğimde navigasyona girmeyi planlıyordum ki hazır olsun.Odada bir süre oturduktan sonra Jessie geldi ve eve gitmek istediğini söyledi.Jenie’yi kucaklayıp odadan çıktık,ve asansöre doğru yöneldik.Asansöre binip zemin kata indik hastaneden dışarı çıktık.Jenie kucağımdan inip hemen arabanın yanına koştu.Araba hastasıydı aslında ben de bu arabanın hastasıydım.Jessie elimi tuttu ve arabaya doğru ilerledik.Arabaya bindik.Jessie ile göz göze geldik.
-Max bir sorun olmadığından emin misin ? Bugün çok garipsin
-Hayır yok Jessie.Sadece biraz yorgunum o kadar.
-Yorgun mu ? Hadi ama asıl yorgun olan ben olmalıyım.Sabah’ın altısında hastanedeydim.Bugün işe gidecek misin?
İş mi? Ben çalışıyor muyum ? Tabi haklı olarak çalışmam lazım yoksa bu kadar lüks bir hayat nasıl olacak.Ama nerede çalışıyordum bu soruyu Jessie’ye sormadım.Daha sonra bir şekilde öğrenirdim herhalde.
-Aa hayır gitmedim.Yarın gideceğim.
-Bugün Samandra aradı ve şirketin yeni bir hisse aldığını söyledi.Bunu niye bana söylemedin kutlayabilirdik.
-Aa sana sürpriz yapacaktım hayatım.
Sürpriz mi? Daha nerede çalıştığı mı bilmiyordum çok kötü yalan söylüyordum.Bu her halimden belliydi.Jessie şirket dediğine göre herhalde orada çalışan bir görevliydim.
-Ama bak sürprizin işe yaramadı.Samandra söyledi,Hayatım şu geçen hafta işe aldığın çocuk nasıl biri?
İşe birini mi almışım? Ne iş yapıyorum acaba bu şirkette?
-Aa Jessie yola mı çıksak bunları daha sonra konuşuruz olur mu bir an önce eve gidelim hem akşama yemeye gideceğiz.
-Evet Phill’lere söz vermiştik.Tamam sonra konuşalım ama bana aldığın arabayı beğenmedim bunu söyleyecektim.
Yola çıkmıştık ve Jessie’nin soruları beni sürekli boğuyordu ve sorulardan kaçmak o kadar kolay olmuyordu biri bitiyor biri başlıyordu.Durumu anlamasın diye sürekli biliyormuş gibi davranıyordum.
-Neden beğenmedin?
-Ben senden Mercedes SLS AMG’nin kırmızısını istemiştim beyazını değil.
Ne Mercedes mi Lanet olsun ben bu kadar parayı nerden buluyorum anlam veremiyordum.Umarım banka falan soymuyordum.
-Tamam hayatım hafta sonu gider kırmızısını alırım tamam mı ? Sen üzülme yeter ki
-Teşekkür ederim Max Seni Seviyorum.
-Bende seni.
Eve varmıştık hava da ki bulutlar yerini güneşe bırakmıştı.Jessie arabayı evin garajına park etmemi istedi.Bende onu dinleyerek arabayı garaja park ettim.Garaj kapısını açar açmaz çok büyük olduğunu anladım çünkü içinde 4 lüks araba daha vardı.Hepsi de birbirinden güzeldi burada neler oluyor? Ben ne iş yapıyorum uyuşturucu satıcısı mıyım yoksa.Bu sorularla mücadele ederken arabayı içeriye park edip eve girdik.Jessie duşa gireceğini söyledi ve Jenie’ye ve bana bir öpücük kondurarak yukarıya banyoya çıktı.Ev üç katlıydı ve yeni yeni keşfediyordum bazı yerlerini.Jenie bana TV izlemek istediğini söyledi.Bende ona uzun süre olmaması şartıyla izin verdim.Sonuçta bende bir ebeveyndim artık bazı sorumlulukları yerine getirmem lazımdı.Yatak odasını çıkıp üzerime rahat bir şey giydim.Aşağıya inip mutfaktan bir içecek aldım ve o sırada telefonum çaldı.Arayan Pt.James adında biriydi.
-Efendim şirket ve aileniz hakkında konuşmak için aramıştım.
-Söyle James seni dinliyorum
-Şirketinizin dün 6.5 milyar dolarlık bir hisse ile Google’nın %76 sını aldığını bildirmek istedim.Yarında sizin basın toplantısı ile açıklamanız gereken bazı bilgiler olacak.Arap şeyhi El Kadri sizinle bir görüşme yapmak istiyor geçen ay ki satışlardan memnun kalmış ve dört milyon sipariş daha verdi.
James bunları derken ben soğuk içeceğimi içiyordum ve dediklerinden pek bir şey anlamıyordum ama dinliyordum.
-Ve efendim Bill Gates sizinle konuşmak için dün akşam şirkete geldi fakat sizi göremedi.Telefonunuz da kapalı olduğu için size ulaşamamış .Kendisi sizlere teşekkürlerini iletmemi istedi.”Windows 11” adlı programa yapmış olduğunuz destekten ötürü sizi üç gün sonra Paris’te yemeğe davet ediyor.
-Tamam James. Şey bu arada karıma aldığım şu Mercedes’in kırmızından al karım beyazını beğenmemiş.
O kadar çok havaya girmiştim ki ben bir milyarderdim.James’in anlattıkları müthiş şeylerdi.Çok güzel bir hayatım vardı.Küçük ve çok tatlı bir kızım,dünyalar güzeli bir karım ve dünyayı satın alabilecek kadar param.Süper bir hayattı bu hiç çıkmak istemiyordum.
-Tabi ki efendim karınıza geçen hafta aldığınız BMW X6 ının da kırmızında sipariş edelim mi?
-Aa yok onunla ilgili bir şey söylemedi.Teşekkür ederim James eğer başka bir şey olursa bana iletirsin.
-Tamam efendim.
Telefonumu kapattım ve mutfaktan çıkmak üzereydim ki ev telefonuna mesaj gelmişti uyarı veriyordu düğmesini bastım ve karşısına oturup mesajı dinlemeye koyuldum.
-Bir sesli mesajınız var.Mesajın geldiği tarih:13 Aralık 2026 Saat:09.18
Hey Max ben annen.Seninle yüz yüze konuşmamız lazım oğlum babanla tatile Moskova’ya gidiyoruz ve senin çok büyük bir iş yaptığını duyduk.Seninle gurur duyuyorum oğlum kardeşinde İsviçre’de San Josef de kampta.Bir hafta kadar orada sonra o da Kanada’ya geçecek.Kardeşinle daha fazla konuşmalısın.Ve bu arada babanın şirketi piyasada ki en iyi lojistik firması oldu.Dün gece haberler de baban ve şirketi çıktı.Haber vereyim dedim Max seni seviyorum oğlum sonra konuşuruz kapatmak zorundayım.Jessie’ye selam söyle ve Jenie’ye de iyi bakın bu aralar hava soğuk hasta olmasın.
Mesaj annemden gelmişti vay canına 13 yıl sonra bile annemin sesi hala gürdü hiç yaşlanmamış gibiydi.Babam işleri büyütmüş olmalıydı haberlere çıktıysa demek ki iyi bir şey yapmıştı ve kardeşim San Josef’te okuyordu.Bizim aileye ne olmuştu böyle herkes bir gecede dünyanın sayılı insanları arasına girmişti.
Hemen salona geçtim ve büyük koltuğa oturup TV’yi karıştırmaya başladım ve haber kanalların birinde babamın haberi vardı.
Haber aynen şöyleydi:
SOND AİLESİNDEN MÜTHİŞ BİR BAŞARI.AYNI GECEDE İKİ BOMBA PATLATAN SOND AİLESİ PİYASAYA DAMGA VURDU.AİLE OĞUL MAX SOND’UN GOOGLE A.S SİRKETİNİ SATIN ALMASIYLA SALLANAN PİYASA DÜN GECE BİR KEZ DAHA SALLANDI. BABA SOND’UN 1993’TE KURDUĞU SOND LOJİSTİK ŞİRKETİ DÜN BİR İLKE İMZA ATIP DÜNYA TARİHİNE GEÇTİ.SOND LOJİSTİĞİN PİYASA DEĞERİ DÜN GECE AÇIKLANDI FİYAT İSE DUDAK UÇUKLATTI.
9.8 MİLYAR DOLAR DEĞERİNDE OLAN SOND LOJİSTİK ŞİRKETİ RAKİPLERİ TURN LOJİSTİĞİ SOLLAYARAK ZİRVE KOLTUĞUNA OTURDU.MAX SOND’UN 2011 YILINDA KURDUĞU SONDMANN ŞİRKETİ İSE İKİ GÜN ÖNCE YAPTIĞI YATIRIMLA DEĞERİNİ 450.08 MİLYAR DAN 539.26 MİLYAR DOLARA YÜKSELTTİ.SOND AİLESİ DÜNYADA SON 10 YILIN EN ZENGİN AİLESİ OLARAK BİLİNİYOR.MAX SOND’UN KIZI JENİE İSE DAHA BEŞ YAŞINDA OLMASINA RAĞMEN BÜYÜK BİR SERVETİN ÜSTÜNE OTURMUŞ DURUMDA.BABA MAX SOND’UN PARİS,MADRİD,ATİNA,İSTANBUL,SHANGAİ,TOKYO,FLORİDA GİBİ YERLERDE VE DAHA BİRÇOK ŞEHİRDE 89 VİLLASI BULUNMAKTA.ŞU ANDA HAYATINI NEW JERSEYDE SÜRDÜRMEKTE.MAX SOND’UN KARISI JESSİE VE KIZI JENİE’YE ÇOK DÜŞKÜN OLUNDUĞU BİLİNMEKTE.EN SON KARISININ İSTEĞİ ÜZERİNE 2018 YILINDA FERRARİ,2019 YILINDA BENETTON VE 2023 YILINDA HİLTON OTELLERİ ŞİRKETLERİNİ SATIN ALAN MAX SOND KIZININ OYUNCAK AYILAR,ÇİZGİ FİLİMLER VE ANİMASYONLARI SEVMESİ NEDENİYLE GEÇEN YAZ HOLYWOOD’DAN ALDIĞI VİLLAYI KIZINA HEDİYE ETMİŞ VE DİSNEYİN YAPIMCISI JOHN DESTER İLE GÖRÜŞEN SOND’UN GEÇEN YAZ KIZINA ÖZEL PROGRAM YAPILMASINI İSTEMİŞTİ.BUNUN ÜZERİNE JENİE’NİN DOĞUM GÜNÜNE ÖZEL FİLM ÇEKİLMİŞTİ.2025 YILINDA AÇIKLANAN MAX SOND’UN ARABA SAYISI İSE 15 OLARAK BELİRLENMİŞTİ.KARISININ İSE JACKSON HASTANESİNDE BİYOLOG OLARAK ÇALIŞMASINA İSE KARIM JESSİE BİYOLOG OLMANIN HAYALİYLE BÜYÜDÜ.NE KADAR ZENGİN OLURSAK OLALIM O BİYOLOG OLMAYA DEVAM EDECEK DEDİ.
Muhabir bu sözleri söylerken ağzım açık kalmıştı.Dünyanın en zengin adamıydım.Bu hayatı sevmeye daha da bağlanmaya başlamıştım.Dediğim gibi rüzgar benden tarafaydı ve yüzüm gülüyordu.İnanılmaz lüks bir hayatım vardı.Televizyon kanallarına gezip bir spor kanalı buldum.Kanalda Liverpool-Chelsea maçı vardı.Maçı izlemeye koyuldum içerden Jenie gelip kucağıma oturdu kafasını omzuma dayayıp beni çok sevdiğini söyledi.Onu çok seviyordum bu inanılmaz bir duyguydu o benim kızımdı.
-Baba büyükannemi ne zaman göreceğim?
-Aa tatlım büyükannenler şu anda tatildeler ama en kısa sürede yanlarına gideceğiz.
-Onu çok seviyorum.Bana hep güzel kekler yapıyor.
-Küçükken bana da yapardı.Biliyor musun bir keresinde bana mutfakta bir sürpriz yapmak istemişti.Bana bir pasta yapmıştı ve üstünde de “SENİ SEVİYORUM MAX” yazıyordu.Mutfağa gizlice girip ona ne yaptığını sormuştum o da bunu bir sır olduğunu söylemişti.Akşam olduğunda ise o küçük sırrını benimle paylaşmıştı o kadar çok sevinmiştim ki sanki o an dünyanın en mutlu çocuğu bendim.
-Büyükannem bana da öyle pasta yapar mı?
-Tabi ki yapar tatlım hatta benimkinden daha güzel yapar sana. Tabi önce tatlı niyetine seni yemezsek.
Bu sözümden sonra gülmeye başladı. Onu gıdıklamaya başladım o da tüm sıcaklığıyla gülücükler atıyordu. Onu kucağıma alıp pencereye gittim ve dışarıyı izlemeye koyulduk.Dışarısı güneşli bir güne dönmüştü o sabah ki iç karartıcı bulutlar yok olmuştu.Biz dışarıya bakarken Jessie duştan çıkmış hazırlanmış ve yanımıza gelmişti.Jenie hemen annesinin kucağına gitti ve onu öptü.Jessie yanıma geldi ve kafasını omzuna yasladı.Ona annemden gelen mesajı ve haberleri anlattım.Annemlerin durumuna çok sevindi.Jessie annemi çok seviyor gibi görünüyordu.Annem de onu seviyordu telefonun kapatırken bile Jessie’ye selam söyle demişti.
Karım ve kızımı alarak oturmaya götürdüm.Karşımda Jessie ve onun kucağında ise Jenie oturuyordu.
-Hayatım akşama Elizabeth bir şey istedi mi?
-Hayır sadece gelmemizi söyledi
-Hım
-Bu arada James’e söyledim kırmızı Mercesedes’in en geç birkaç gün içinde elinde olur. BMW X6’dan memnun musun?
-Pek kullanma fırsatım olmadı ama güzel araba
-Tamam eğer bir sorun olursa James’e bildir.
Bu sözleri söyledikten sonra Jessie’nin telefonu çaldı. Arayan Elizabeth’di akşam için biraz erken gelmemizi istiyordu hem daha erken görüşmüş olacaktık çünkü dediğine göre en az 2 haftadır konuşamıyorduk. Jessie de Elizabeth ile çok iyi anlaşıyor gibiydi. Jessie tamam diyerek telefonu kapattı ve hazırlanmamız gerek dedi. Ben yatak odasına çıktım Jessie de Jenie’i giydirmek için odasına götürmüştü. Kıyafet dolabını açıp kendimi iyi hissedeceğim bir seçtim ve altına da ona uygun bir pantolon buldum. Kravatımı takarken içeriye Jessie girdi ve bana hayranlıkla baktı.
-Sen vücut mu çalışıyorsun?
-Hayır (Gülerek)
-Hım o zaman bana öyle geldi ama çok değişmişsin Max.
Jessie üstünü değiştirip hazırlanırken bende yatak odasından çıkıp Jenie’nin yanına gittim o da minik kıyafetlerini içine girmiş tatlı tatlı bana bakıyordu.Bir süre birlikte oturup konuşurken Jessie içeriden geldi.O kadar güzeldi ki gözlerim kamaşmıştı.Üzerimde gecenin karanlığı gibi yansıyan siyah bir elbise vardı.Tüm güzelliğini dışarıya vuruyordu.Gözlerine sürdüğü boyalar o maviliği ortaya çıkarmıştı.Ona sarılıp çok sevdiğimi söyledim beni çok etkilemişti.
Kapıya doğru ilerleyip dışarıya çıktık ben garajdan Aston Martin’i çıkartırken Jessie de Jenie ile ilgileniyordu.Yola çıktığımız da saat 19:15 ti.Navigasyona göre hareket ediyordum ve komik ve güzel bir sohbet havasında yola devam ediyorduk.Phillerin evi şehrin 22 mil dışındaydı ormanlık bir arazideydi.Eve yaklaştığımızda sıralanan çamlar o kadar güzel gözüküyordu ki bir an kendimi bambaşka yerlerde hissettim.Ağaçlar yolu süslemiş ve boğuk havayı yok etmişlerdi.Eve geldiğimizde saat 19.48 i gösteriyordu.Phill’in evi 2 katlı bir evdi ve etrafı ağaçlarla çevriliydi.Dışarıdan ışıkların açık olduğunu görebiliyorduk etrafı aydınlatıyordu bu ışıklar.Evin önünde büyük bir havuz yer alıyordu ve bu havuzun yanlarına dizilmiş olan heykeller havuzu süslüyor otantik bir havaya sokuyordu.Evin çatısına asılmış olan bir bayrak gördüm.Bayrağın üzerinde sonsuza kadar mutluyuz diye bir yazı vardı.Jessie Jenie i alarak arabadan çıktı ve eve doğru ilerlemeye başladılar.Bende arabayı park edip arabadan çıktım hava soğuk olmuştu.Eve doğru giderken havuzun yanında ki heykeller dikkatimi çekmişti.Şu ana kadar gelmiş en önemli bilim insanlarının heykelleri bulunuyordu.Eve girdiğimde kocaman bir salon ile karşılaşmıştım.Tepesi çok genişti ve ikinci kattan aşağıya bakan bir teras yer alıyordu.Salonun uç tarafında işlemelerle kaplanmış bir şömine vardı.Mutfak ise salonun hemen karşısında yer alıyordu.Evin salonunda kocaman bir TV ve iki koltuk takımları yer almaktaydı.Salonun ortasına ilerlediğimde masanın üzerinde yer alan dergiler gözüme ilişmişti.Çoğu bilim dergileriydi neydi bu bilim aşkı böyle her yerde bilim kokusu vardı.Salonda Jessie ve Jenie birer koltuğa oturmuşlardı ve onların karşısında da iki kişi oturuyordu.Bunlar Phill ve Elizabeth olmalıydı.Elizabeth hemen ayağa kalkarak beni karşıladı ve onun arkasındanda Phill yerinden kalktı ve bana doğru geldi.
-Eski dostum Max görmeyeli baya oldu.Dostum çok değişmişsin kilo mu aldın sen?
-Aa olabilir bu aralar iyi besleniyorum Jessie sayesinde.İşler başımdan aşkın Phill
Phill çok değişmişti.O gençliğimde tanıdığım kıvırcık saçlı gözlüklü çalışkan çocuk şimdilerde ise hafif kilolu olmuştu.Yanakları şişmişti ve gözlüklerini hala takıyordu.Saçlarının kıvırcıklığı artmıştı ve daha uzun olmuşlardı aslında ona yakışmıştı.Ve karısı Elizabeth esmer tenli kızıl saçlı bir bayandı.Gerçekten hoş bir gülümsemesi vardı.Bence tamda birbirlerini bulmuşlardı.Phill’e sarılma fastı bittikten sonra koltuğa geçtim ve oturdum.
-Ee Max geçen haberlerde senin ve babanın büyük bir iş çıkardığınız duyduk.Tebrik ederim.
-Teşekkür ederim Phill.Elimizden geldiğince çalışıyoruz işte bilirsin.Senin işlerin nasıl gidiyor?
-Çok iyi dostum Apple’da genel müdür oldum geçen hafta.Yeni bir ürün üstünde çalışıyoruz.Dünyayı sallayacak bir şey olacak.İki yıldır üstünde çalışıyoruz.
Apple mi? Vay canına yakın dostum Apple’ın müdürüydü.Ona da bu yakışırdı.Küçükken okulda yaptığımız deneylerde hep o başarılı olurdu.Fen dersleri her zaman iyi olmuştur ve o her zaman çok çalışırdı.Aslında zekiydi ve Apple da hak ediyordu.Biz bunlar hakkında konuşurken karısı Elizabeth bir atak yaptı.
-Ee hep iş mi konuşacağız neredeyse bir aydır görüşmüyoruz ve ben bu akşam iş konuşmak istemiyorum. Haydi yemeğe geçelim aç olmalısınız. Sizlere güzel bir balık ve rosto yaptım.
Elizabeth sonradan öğrendiğim kadarıyla bir psikologdu. Ve oldukça başarılıydı insanı çok çabuk etkisi altına alabiliyordu ve bize yaptığı bunun örneğiydi.Mutfağa masaya geçtiğimizde masa çoktan hazırlanmış ve bizleri bekliyordu.Yemekler o kadar güzeldi ki hemen iştahım açılmıştı.Phill o koca göbeğini umursamayarak hemen yemeğe koyuldu.Bu yönü hiç değişmemişti hala yemeğe düşkündü.Yemekte yaptığımız sohbet genellikle aileler üstüneydi.Phill ve Elizabeth’in çocukları yoktu.Aslında Phill’in nasıl bir çocuğu olur merak ediyordum.Yemekler yenilip herkes doyduktan sonra Jessie ve Elizabeth mutfağa geçip kendi aralarında konuşmaya başladılar.Jenie de TV’ye bakıyordu Tv izlemeyi çok seviyordu.Ben ve Phill yalnız kalınca hemen aklımdaki soruları sormaya başladım.Merak ediyordum.
-Hey Phill sana bir şey soracağım.Dr Human’ı hatırlıyor musun?
-Dr Human mı o da kim dostum?
-Kim kim Phill benimle dalga geçme senin şu bayıldığın doktor.Hatırlasana çılgın profesör 13 yıl önce yaptığı deneyi hatırlıyor musun? O gece gizlice evden kaçmıştım ve deneyi görmek için Doktorun evine gitmiştik.
-Max neden bahsediyorsun sen, dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.O dediğin Human mıdır nedir ismini hiç duymadım.
Neler oluyor burada Phill niye bunları hatırlamıyor? Lanet olsun nasıl hatırlamaz o gece deneyin olduğu gece o da oradaydı ve her şeye tanık olmuştu.Acaba bilmemezlikten mi geliyordu.Bunu öğrenmek için birkaç defa ağzını aradım ama hepsi boşunaydı hayatında hiç öyle birini tanımadığını söyledi.Akşam oturması bitip eve döndüğümüzde saat gece 1 i gösteriyordu.Jenie Jessie’nin kollarında yatıyordu.Jessie Jenie yi yatağını yatırıp yanıma geldi.Salonda büyük bir endişe ile oturuyordum aklımda hala Phill’in yalan söylediği ile ilgili düşünceler vardı.Jessie bana yorgun olduğunu söyleyerek yatacağını söyledi ve yatak odasına gitti.Gözlerimde hiç uyku yoktu kafamda ki sorulara yanıt bulmalıydım.Hemen bilgisayarımı açıp internette birkaç araştırma yapmaya başladım.Dr Human ile 1980’lı yıllardan kalma gazete haberler bulmuştum ve haber aynen şöyleydi.
BRUNA GAZETESİ TARİH:22 OCAK 1983
DEVLET DR.HUMANI DESTEKLİYOR
ÇILGIN DOKTOR HUMANIN ORTAYA SÜRDÜĞÜ GELECEK PLANLARINI DEVLET CİDDİYE ALDI.BUGÜN YAPILAN AÇIKLAMADA DOKTORUN 20 YILDIR ÜSTÜNDE ÇALIŞTIĞI GELECEĞE GİTME PLANLARI ARTIK GERÇEĞE DÖNÜŞEBİLİR YAPTIĞI HESAPLAMALARDA BUNUN VAR OLABİLECEĞİNİ ORTAYA SÜREN DR.HUMAN DEVLETTEN MADDİ DESTEK VE UYGUN DENEY ORTAMI İSTEDİ.DEVLETİN İLERİ GELEN YÖNETİCİLERİ VE BİLİM İNSANLARI BİR ARAYA GELEREK YAPTIKLARI KONFERANSLAR SONUCU BU DENEYE YAPILMASI İÇİN BİR BÜTÇE VE UYGUN LABARATUVAR MALZEMELERİNİN SAĞLANACAĞININ GARANTİSİNİ VEREN BİR BELGE HAZIRLAYIP DOKTORA SUNDU.BAZI YÖNETİCİLER İLE GÖRÜŞEN DR.HUMAN DENEYİN 25 MART TARİHİNDE OLACAĞINI VE DENEKLER ARASINA CANSIZ CİSİMLER DIŞINDA İNSANINDA YER ALACAĞINI SÖYLEDİ VE SÖZLERİNE EKLEDİ: “GELECEK İNSANIN ELİNDEDİR”. TÜM DÜNYA BASINI İNSANIN GELECEĞE GİDİP GİDEMEYECEĞİNİ TARTIŞIRKEN OLACAKLARI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu haberi okuduktan sonra diğer haberi açtım.
BRUNA GAZETESİ TARİH:12 HAZİRAN 1983
DR.HUMANIN DENEYİ FACİA İLE SONUÇLANDI.DEVLET DOKTOR HUMANA 15 YIL HAPİS CEZASINA VE BUNDAN SONRAKİ YAŞAMINDA YASAL OLARAK BİLİMSEL DENEY YAPMASINI YASAKLADI.
DOKTOR HUMANIN 25 MARTTA BAŞLATTIĞI DENEYLER BAŞARILI SONUÇLARLA BAŞLAMIŞTI.15 NİSAN GÜNÜ İLK İNSAN DENEĞİNİN GELECEĞE YOLLANMASI SAĞLANMIŞ VE TÜM DÜNYA BUNU TARİHE KAZIMIŞTI.DR.HUMAN 3 GÜN SONRA 5 KİŞİLİK BİR GRUP DAHA YOLLAMIŞTI.FAKAT 10 GÜN SONRA YAPILAN ARAŞTIRMALARDA GÖNDERİLEN İNSANLARIN GELECEK ZAMAN AKIMINA AYAK UYDURAMADIKLARI ORTAYA ÇIKTI.İLK DENEĞİN SADECE 4 GÜN YAŞADIĞI ÖĞRENİLDİ BİLİM İNSANLARININ YAPMIŞ OLDUĞU AÇIKLAMADA GELECEĞE YOLLANILAN DİĞER GRUP İÇİN İSE AYNI OLAYIN GEÇERLİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ.BUNUN ÜZERİNE DEVLET TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN DR.THİNR YAPTIĞI ARAŞTIRMALARDA İNSAN MOLEKÜLÜNÜN BU DENEYE HAZIR OLMADIĞINI VE DENEKLERİN GELECEK ZAMAN DİLİNDE ORTALAMA 48 SAAT İÇİNDE 13 YIL YAŞLANDIKLARINI KEŞFETTİ.BU DA GELECEĞE YOLLANAN İNSANLARIN ÇOK KISA SÜREDE ÖLMELERİNE SEBEP OLDU.DEVLET TARAFINDAN BASKI ALTINA ALINAN DOKTOR HUMAN 22 MAYIS GÜNÜ BİR ÇARE BULDUĞUNU ORTAYA ATTI.BU SÖZÜNÜ ORTAYA ATMASINDAN 6 SAAT SONRA ORTADAN KAYBOLDU.DEVLET YÖNETİCİLERİNİN YAPTIĞI AÇIKLAMADA ÖLDÜĞÜ BİLDİRİLDİ.FAKAT BAZI BİLİM İNSANLARININ DR.HUMANIN KAÇTIĞI VE BİR YERLERDE SAKLANDIĞI KANISINDAYDI.DR.HUMAN İLE GİDEN ÇÖZÜM TARİHE GÖMÜLMÜŞTÜ VE BU GELECEK HAYALİ ÇOK FAZLA İLERLEMEDEN BİTMİŞ OLDU.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
Lanet olsun bu haber doğru olamazdı.Bu bilgiler doğru değildi evet evet bu bilgiler yalandı.İçime bir korku düşmüştü okuduğum haber doğru ise 24 saat sonra 40 yaşında olacaktım ve en fazla 4 gün daha yaşayabilirdim tabi yaşlanıp hastalıktan ölmezsem.Bu nasıl olabilirdi ki doktorun o gece yaptığı deney başarılıydı ve benim olayımda da yine başarılı olmuştu.Sonra haberin geleceğe gönderilen deneklerin ortalama 48 saat içinde 13 yıl yaşlandıkları yazısını hatırladım.Kalbim durmuştu ben şu an 27 yaşımdaydım ve deney gecesinde 14 yaşındaydım bu da demek oluyor ki bu bilgiler doğruydu.Peki bir çözümü olmalıydı Dr.Human’ın bir çözüm bulduğunu yazıyordu fakat öldüğünü de yazıyordu.Ama ölmüş olamazdı Dr.Human kendini öldürecek bir adam değildi ve bence o ölmemişti kendini sır olarak saklamayı tercih etmişti.Kalbim öyle diyordu.Öyle olmasını istiyordu hemen internette Dr.Human ile araştırma yapmaya başladım.Hemen James’i aradım ve Dr.Human ile geniş bir arama yapmasını istedim.Kafamda tek bir soru vardı: Doktor Human yaşıyor muydu?
Yaşamalıydı,yaşamak zorundaydı beni bu durumdan kurtarabilecek tek insan oydu ve onu bulmalıydım…