FEYAZGAN
  I. BÖLÜM
 

Her şeye sahipken yalnız kaldığınız oldu mu? Büyük bir evde bile yaşasanız her sabah kalktığınızda tek başınıza olduğunuz gerçeği. Koridorlarda sadece sizin adımlarınızın olması,odalarda da sadece sizin sesiniz. İşte ben böyle bir dünya da doğdum.Yıllar önce olan bir savaşın doğurduğu kötü evladın içinde.Adım Bord.Dokuz yaşımdan beri hayatta kalmaya çalışıyorum.Ailemi hiç tanımadım,kendimi bildim bileli köle tüccarlarının elindeyim.Arenada dövüştüm,hırsızlık yaptım ve birçok insan öldürdüm.Yıllarım böyle geçti,sabahları arenaya çıkıp insan öldürür akşamları ise bir kap yemekle hayatta kalmaya çalışırdım.Hayatım böyle gidecek diyordum uyumadan önce kendi kendime.Ta ki sahibimi öldürüp kaçana kadar.Arkamdan bir sürü katil yolladılar fakat hiçbiri başaramadı.Özgürlük isteğim hiçbirine izin vermedi.Ve işte buradayım,bu koca evde tek başıma.Evin her odasını kullanamıyorum çünkü ne kadar yayılırsam savunması ve gizlenmesi zor olur.Kendim için ayarladığım evin iç kısmında kalan bir odam var.Ne kadar içeride kalırsa kalsın dışarıyı gören küçük bir penceresi var.Bu pencere özel yapım,kurşun geçirmez ve ışığı da çok fazla dışarıya vermiyor.Bu özellikler de bu odayı saklanmak için mükemmel bir yer yapıyor.Her sabah o pencereden dışarı bakarım ve savaşın bize verdiği acı gerçeği görürüm.Bir zamanlar güzel denilen ne varsa artık yok olmuştu.Hepsi ansiklopedi sayfalarında ya da gazete yapraklarında esir kalmıştı,birer tarihi eser gibi.

Yaşadığım zamanda hayatta kalmak istiyorsanız kimseye güvenemezsiniz.Ailenize bile... Su ve yiyecek bulmak çok zor.Her gün günün ilk ışıkları ile kaynak bulmaya çıkıyorum.Küçüklüğümde babamın bir motor dükkanı vardı,o eski dükkandan kalan malzemelerle kendime yeni bir motor yaptım birkaç yıl önce.Çok iyi bir şey değil fakat hayatta kalmamı sağlıyor.Kaldığım yer savaş bölgesinden çok uzak,bu iyi bir şey.Fakat bir ulaşım aracınız ve yeterli silahınız yoksa yiyecek ve su bulamazsınız.Kaldığım yerde ki tüm evler yıllar önce yağlamanmış.Ne kalmak için güvenli ne de kaynak bulmak için,benimki dışında.Bu evi iki yıl önce buldum.Bulduğumda oldukça harap haldeydi,sanırım kasabada ki zengin birinindi.Buraya yerleşmemin en büyük sebebi şehre yakın olması.Artık şehirde yaşamdan kalan tek şey silahlı çeteler ve algiyalar.

Şehre gitmek çok tehlikeli fakat hala yağmalanacak bir çok yer var.Yiyecek ve su bulmak diğer yerlerden kolay tabi eğer ölmeden şehirden çıkabilirseniz.Gündüzleri yol alıyor güneş batmadan evime bir şey bulamasam bile geri dönüyorum.Çete bölgelerinin haritasını iki yıl içerisinde çıkardım,az çok nerede güvenli bölgeler var nerede yiyecek var biliyorum.Şehirde iki tane büyük çete var.Parmlar ve Debraklar.Parmlar şehrin kuzey tarafını Debraklar ise güney tarafını almış durumda.Alt ve üst taraflardan yaptıkları büyük surlarla şehri ikiye ayırmış durumdular.Tamamen ilkel olan bu çetelerin kendi inanış biçimleri var,zorba adamlar tarafından yönetiliyorlar.Ve bu adamlar kendilerini kral olarak tanıtıyor,her ne kadar buna hakları olmasa da.Parmlar’ın kralı geçen yıl çıktıkları bir seferde algiyalar tarafından öldürüldü.Artık onun yerine genç oğlu Maxim halkı yönetiyor.Babası gibi psikopat olan ablası Arpe ona akıl hocalığı ediyor.İnandıkları tek bir tanrı var.Ölüm tanrısı Oksim.Yakaladıkları her insanı inceledikten sonra ya köle yapıyor ya da ölüm tanrıları Oksim için kurban ediyorlar.Düzinelerce kanunları ya da sistemleri yok.Tek bir kuralları var;her şey krala aittir ve o ne isterse olur.

Debraklar’ın kralı ise Büyük Leon.Onların inancı Parmlar gibi değil.Debraklılar krallarını tanrı olarak görüyor ve sadece ona tapıyorlar.Yakaladıklarını incelemeden öldürüyorlar,inanç ve kuralları gereği savaşlarda köle almak onlara uygun değil.Yakalananlar kralın huzuruna çıkarılıyor ve katlediyorlar.Bir keresinde bir kadının derisini yüzüp yediklerini görmüştüm,bundan oldukça zevk almışlardı. Size bir tavsiye vereyim,eğer Parmlar’a yakalanırsanız köle olmak için inandığınız Tanrıya dua edin.Fakat Debraklar’a yakalanırsanız ya fırsatını bulup güvenli bir yere kaçın ya da onlar sizi acı bir şekilde öldürmeden önce kafanıza bir kurşun sıkın.

Her ne kadar barbar olsalar da surun dışına gece çıkmıyorlar. Kimse buna cesaret edemiyordu.Parmlar bazı suçluları gece sokağa bırakıp onları ölüme terk ediyordu.Her iki kabileden de bir gece dışarıda hayatta kalan olmamıştı.Geceleri daha fazla kişi surda nöbet tutuyor ve ışık kaynakları onları hayatta tutuyordu.Surun her tarafında bulunan özel yapım büyük ışık makineleri gün batımından doğumuna kadar yanıyordu.Sokaklar ne kadar aydınlık olursa o kadar güvende olacaklarını biliyorlardı.Bunları nerden bildiğimi soracak olursanız bir gece dışarıda kalmak zorunda kalmıştım.Nasıl hayatta kaldığım ise uzun hikaye.Tek anlatabileceğim o gece algiyalardan hayatımı kurtarmıştım fakat iyi saklanamamıştım.Yüzümün sol tarafında ki iz bunun kanıtıydı.

Her sabah aynaya baktığımda o pis yaratıkları hatırlıyorum ve bunu hayatımın sonuna kadar hatırlayacağım.

Gelelim o leş yiyen yaratıklara;algiyalara.Bir insan boyundan uzun ve kalıplılar,devlerden tek farkları hantal değiller.Aptal da değiller her geçen gün daha da akıllanıyorlar.Büyük kulaklara sahip olan bu devlerin gözleri kafasının içinde bulunuyor.Göz deliklerinin önünde saydam bir tabaka var.Güneş ışığına çıkamıyorlar çünkü bu görüşlerini engelliyor.Bir nevi kör oluyorlar.Geceleri ise tam bir avcıya dönüşüyorlar.İyi tırmanan ve hızlı koşan bu yaratıklardan kaçmak nerdeyse imkansız.Onları öldürmek için vücutlarının ortasına ateş etmeniz gerekiyor.Biz insanların aksine hayat kaynakları kaburgalarının altında bulunuyor.Fakat onları öldürmek o kadar da kolay değil.Ele geçirdiğim bir algiyayı öldürüp evde incelemiştim.Kalp gibi olan bu yapıyı koruyan bir tabaka vardı.Sert ve yapışkan bir yapı.Birkaç kurşuna kadar dayanan bir yapının zayıf noktalarını bulmak haftalarımı almıştı ama sonunda başarmıştım.Bu tabakanın zayıf noktası sağ altta toplanıyordu.Burada tabaka inceliyor koruması azalıyordu yani onu öldürmek için en iyi fırsatınız o noktayı bulmanızdı.Sivri dişleri ve bıçak gibi kullandıkları keskin tırnaklara sahiplerdi.Etle besleniyorlardı,Parmlar kendilerini korumak için algiyalara düzenli olarak hayvan ya da insan eti sunardı.Böylece algiyalar şehrin güney tarafında daha fazla avlanıyordu.Debrak bölgesinde daha fazla bulunan algiyalar yeterince sorun yaratıyordu.Çiftlikleri yakıyor,hayvanlarını zorla öldürüyorlardı.Debrak kralı Leon oğlu Pep’i algiya avlaması için iyi askerleriyle birlikte dışarı yolluyordu.Birçok kayıp vermelerine rağmen ancak birkaç tane algiya öldürebiliyorlardı.Kimisi onların nükleer savaş sonrası ortaya çıktıklarını kimisi de başlangıçtan beri var olduklarını uzun bir uykudan uyandıklarını söylüyordu.Hangisi doğru bilmiyorum,tek bildiğim iğrenç ve ete aç oldukları.

İki hafta saklandığım yerden çıkmadım.Suyum ve yiyeceğim azaldı,jeneratörlerimin benzini de bitmek üzere.Kalan stok beni birkaç gün daha idare eder fakat bu yeterli değil.Hayatta kalmak istiyorsam daha fazla gıda ve benzin lazım.Elektriksiz algiyalara karşı koyamam.Şehirden çok fazla çıkmıyorlar fakat yine de onlar bir tehdit.Bodruma inip motorumu hazırlamaya başladım.Çantayı birkaç silah ve mermiyle doldurdum.Aldığım silahların çoğu tekli ve tutukluk yapıyor fakat pompalı çoğu işimi görüyor.Mermi sayısına gelirsem çok fazla olduğunu söylemem.Eğer çetelerle karşılaşırsam bıçakları tercih edeceğim.Hem kaynak tasarrufu hem de daha sessiz oluyor.Botuma zor durumlar için küçük bir silah ve bıçak yerleştirdim.Motora yarım depo benzin koydum.Artık her şey için hazırım.Motoru çalıştırıp garajdan çıktım ve yola koyuldum.Hava biraz yağmurlu ama çok sert bir rüzgar yok.Şehirden kaynak kaçırmak uygun bir gün.Motorun sol aynasından yüzüme baktığım da o iğrenç algiyalar aklıma geliyor.

Eğer bu sefer onlardan birini görecek olursam beni gördüğüne onu pişman edeceğim… 

 
  Bugün 18 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol