Her zaman geçer diye baktığınız ne varsa sizi şaşırtıyor.Ya gitmiyorlar ya da sizi de alıp götürüyorlar.Yine karanlık günlerin birbirini seyrettiği o dönemde sahile giderdim.Denize karşı oturur kendi kendime konuşurdum.Bazen o da sıkıntılı olur birlikte dertleşirdik.Etrafımdan geçen insanlar bana şaşkın gözlerle bakıp acıyorlardı.Sanki hayat bir tek bana böyle davranıyormuş gibi.İnsanların arkamdan dedikleri şeyler hala kulaklarımda.Bu şehir ,bu insanlar ne kadar da garip! Yaptığınız onca şeyden sonra hala buna yaşam demek kendinizi kandırmaktan başka bir şey değil.Bütün bunları geride bırakmak istedim ama yapamadım.Bütün ruhuma işlemiş bu hayat dediğimiz mahluk.
Bir keresinde her şeyimi alıp gidiyordum,bütün engelleri ve söylemleri geride bırakarak,Bavulumu topladım yine çıktım o kapıdan dışarı.Bu kaçıncı çıkış bilmiyorum ama yan daire de oturan Naciye teyze benim yerime sayıyordu.Her seferinde kapısını biraz aralar ve şaşkın gözlerle bana bakardı.Hatta bazen daha ileri gider arkamdan bana seslenirdi.Ne yapıyorsun oğul der benden her seferinde bir cevap beklerdi ama ben asla o adımı atmadım.Biliyordum eğer atarsam asla geri dönemezdim.
Sabahları şehir her zamankinden daha sessiz,daha güzel oluyor.Sokağa çıktığınızda sizleri gürültü ya da kara duman beklemiyor. Tamamen sizin olan şehir sabahları huzur dolu oluyor.Kaldırımlarda uyuyan köpekler ,erken saatlerde çöp toplayan işçiler ve sıcak simit satan o küçük çocuk.Her sabah şaşmaz erken saatlerde fırından aldığı simitleri bir tepsiye dizer ve sokak sokak gezmeye başlardı.İnce sesiyle bağırır bir iki simit satmaya çalışırdı.Bizim sokaktan geçeceği vakti biliyordum.O yaklaştığı zaman aşağı iner çocuğa biraz fazla para verirdim.Aldığım simitler çok iyi değildi fakat çocuğun bir gülümsemesi bana yetiyordu.Çocukta aldığı bir iki liranın mutluluğuyla daha fazla bağırıyordu.
|